13 Mart 2015 Cuma

Ygs ye Giricek arkadaşlara başarılar dileriz

Ygs ye giricek arkadaşlara başarılar dileriz. Son gece aklınızda sadece, ne olursa olsun ailenizin sizi sevdiği ve arkanızda oldukları düşüncesi olsun. Bu sınav ne bir son nede başlangıçtır sadece bu uzun hayatta kısa bir geçiştir. Unutmayın ki bazı başarısızlıklar aslında başarının önünü açan kapılardır.
Kendinize güvenin, elinizden geleni yapın herşey akışında gerçekleşecektir.

12 Mart 2015 Perşembe

Sosyal Anksiyete bozukluğu ( Sosyal Fobi )

Anksiyete, diğerleri tarafından eleştirilme, seyredilme ve yargılanma korkusundan kaynaklanır.

Sosyal fobisi olan kişi hata yaparak başkalarının önünde rezil olacağından veya utanç duyacağından korkar. Belki de korku sosyal beceri eksikliği veya başkalarının önünde yaşanan bir deneyimle kötüleşebilir, anksiyete patik atağa dönüşebilir. Korkunun bir sonucu olarak, kişi aşırı sıkıntı içinde bazı sosyal durumlara katlanır veya hepsinden kaçınabilir. Sosyal fobisi olanlar henüz gerçekleşmemiş olaylar nedeniyle günlerce hatta haftalarca korku çekerler. Sosyal fobisi olanların çoğu korkusunun yersiz olduğunu bile bile bunun üstesinden gelemez.
Sosyal durumlar ve diğerlerinin negatif fikirleri hakkında yanlış inançlara sahiptirler. Tedavi edilmeyen sosyal fobi kişinin okul, iş, sosyal aktiviteler ve ilişkiler de dahil olmak üzere günlük rutinini bozabilir. Topluluk önünde konuşmak gibi belirli durumlardan korkarlar. Fakat çoğunlukla tek korkuları yoktur, birçok sosyal durumdan rahatsız olurlar. Anksiyeteyi tetikleyen diğer durumlar şunlardır:

Başkalarının önünde yemek veya içmek
Başkalarının önünde çalışmak veya yazmak
Dikkatin odağı olmak
Buluşmak veya bir partiye gitmek gibi insanlarla etkileşime girmek
Toplulukta soru sormak veya rapor vermek
Umumi tuvaletleri kullanmak
Telefonda konuşmak
Sosyal anksiyete panik, obsesif-kompülsif bozukluk ve depresyon gibi diğer zihinsel rahatsızlıklarla bağlantılı olabilir. Gerçekten de çoğu insan doktora sosyal fobi belirtileri nedeniyle değil de diğer rahatsızlıklar yüzünden gider.

SOSYAL FOBİ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Sosyal anksiyete rahatsızlığı olan çoğu insan bir şeylerin ters gittiğinin farkındadır, fakat bu hissi bir hastalık işareti olarak görmez. Belirtiler şunlardır:

Sosyal durumlara karşı yoğun anksiyete
Sosyal durumlardan kaçınma
Kafa karışıklığı, kalp çarpıntısı, terleme, titreme, yüz kızarması, kas gerilmesi, mide ekşimesi ve ishal gibi anksiyete belirtileri
Çocuklar ağlayarak, ebeveyne yapışarak veya öfke nöbetiyle anksiyetelerini ifade edebilirler.

SOSYAL ANKSİYETEYE NE SEBEP OLUR?

Bilinen tek bir sebebi yoktur. Araştırmacılar biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörlerin bu fobinin gelişiminde rol oynadığını ileri sürmektedir.

Biyolojik: Sosyal anksiyete serotonin dengesizliğiyle ilişkili olabilir. Serotonin bir nörotransmiterdir. Nörotransmiterler, sinir hücreleri arasındaki haberleşmeye yardımcı olan kimyasallardır. Eğer dengeleri bozulursa, bilgiler beyinde gerektiği gibi iletilmez. Bu da stresli durumlarda beynin reaksiyonunu değiştirebilir, örneğin anksiyeteye sebep olabilir. Sosyal anksiyete genetik de olabilir.
Psikolojik: Sosyal fobinin gelişimi geçmişte gerçekleşmiş utanç verici veya küçük düşürücü bir olay sonucu gerçekleşmiş olabilir.
Çevresel: Sosyal anksiyete bozukluğu olanlar başkalarının davranışlarının sonucunda başlarına geleni (örneğin; alay konusu olma gibi) gözlemleyerek bu fobiyi geliştirmiş olabilirler. Ayrıca ebeveynleri tarafından aşırı korunmuş çocuklar normal gelişim sürecinde öğrenilen bazı sosyal becerileri yeterince geliştiremeyebilirler.

SOSYAL FOBİ TANISI NASIL KONUR?

Eğer sosyal anksiyete belirtileri varsa, doktorunuz sorular sorarak tıbbi geçmişinizi değerlendirecek ve tam bir fiziksel muayene yapacaktır. Böylece herhangi bir fiziksel rahatsızlığın bu belirtilere sebep olup olmadığını anlayacaktır. Fiziksel bir rahatsızlık bulmadığı taktirde, sizi psikiyatrist veya psikoloğa yönlendirecektir. Psikiyatrist ve psikologlar özel olarak dizayn edilmiş testlerle anksiyetenizi değerlendirecektir. Tüm bunların sonucunda belirtilerinizin sosyal anksiyete rahatsızlığına uyup uymadığına karar vereceklerdir.

SOSYAL FOBİ NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Sosyal fobi, çoğunlukla doğru tedaviyle tamamen iyileştirilebilir bir rahatsızlıktır. En etkili tedavi bilişsel-davranış terapisidir. İlaç tedavisi de belirtilerin azalmasına sebep olarak bilişsel-davranış terapisini daha etkili hale getirebilir.
Bilişsel-davranış terapisi: Bu terapinin amacı kişinin düşüncelerini daha akılcı bir yere yönlendirmek ve daha önceden anksiyeteye sebep olmuş durumlardan kaçınmasını engellemeye yardımcı olmaktır. Kişinin anksiyete belirtilerini tetikleyen durumlara karşı farklı reaksiyon vermesini öğretir. Terapi sistematik duyarsızlaştırmayı veya korkulan duruma gerçek hayatta maruz kalmayı içerebilir. Sistematik duyarsızlaştırmada kişi ürkütücü durumu hayal eder ve korkularıyla güvenli ve rahat bir çevrede başa çıkmayı öğrenir (örneğin terapistin ofisi). Gerçek hayatta maruz kalmada ise; terapistin desteğiyle kişi aşamalı olarak kendisi için ürkütücü olan durumla karşı karşıya gelir.
Özsaygının ve sosyal becerilerin geliştirilmesi için danışmanlık ve nefes egzersizi gibi rahatlama teknikleri de sosyal fobiyle başa çıkmada kişiye yardımcı olabilir.

EN KORKUNÇ HASTALIKLAR

TAŞ ADAM SENDROMU (FİBRODYSPLASİA OSSİFİCANS PROGRESSİVA)

Vücuttaki yumuşak dokunun zamanla kemik yapısına dönüştüğü genetik bir hastalıktır. Kemikte bulunan ACVR1 geninin mutasyona uğraması sonucu oluşuyor. Bu hastalıkta vücuttaki kas ve dokular kemik yapıya dönüşüyor. Bu yapı tüm kas ve bağ dokusunu sardığı için hastalar bir süre sonra hareket edemez, oturup kalkalamaz duruma geliyor. Dünyada milyonda bir görülen FOP hastalığı, şu ana kadar 363 kişi olarak kayıtlara geçmiş. Türkiye’de bugüne kadar 9 kişide FOP hastalığı görülmüştür.

YÜRÜYEN ÖLÜ SENDROMU (COTARD’S DELUSİON)

Yürüyen ölü sendromu aslında fiziksel bir rahatsızlık değil. Hastalığa sahip kişiler kendilerini “zombi” zannediyorlar! Beyinlerinin olmadığını düşünen hastalar, ölü olduklarını düşünüyor ve yeme içme gibi insani ihtiyaçlarını karşılamayarak vakitlerini mezarlıkta geçiriyorlar! Beynin algı ve duyguları yöneten alanındaki fonksiyon bozukluğundan kaynaklandığı düşünülüyor. Hastalar kendi kişiliklerine ait her şeyi zihinlerinden silmiş olarak görünüyorlar.

SOĞUK ALERJİSİ (SOĞUK ÜRTİKERİ)

Soğuk havanın veya soğuk suyun tıpkı fıstık veya arı alerjisi gibi vücutta kızarıklık ve kabartılar yarattığı alerjik bir reaksyondur. Soğuk bir şey yenilip içildiğinde ağızda ve boğazda da şişlik meydana gelebilir ve ölümcül tehlikelere yol açabilir.

AĞAÇ ADAM SENDROMU (EPİDERMODYSPLASİA VERRUCİFORMİS) 

Vücutta büyüyen, köklerini deriye yerleştirip üst yüzeyde odunsu bir yapıyla büyüyen bir mantar hastalığıdır. Dev siğiller olarak vücuda yayılan bu hastalığın tıbben bir çaresi yok.

VAMPİR SENDROMU (XERODERMA PİGMENTOSUM)

Bu hastalığa sahip kişilerin derileri UV ışınlarına karşı ileri derecede hassastır. Bir kaç saat gün ışığı hatta florosan ışığına mağruz kalan hasta cilt kanseri olur. Genetik bir bozukluktan kaynaklandığı biliniyor ve tedavisi yok.

FİL HASTALIĞI

Lenf damarlarının tıkanarak iltihaplanmaya yol açması ve bunun sonucunda el, ayak ve üreme organlarında şişlikler oluşmaya başlar. Bir süre sonra derinin kalınlaşıp, gri bir renk almasından dolayı Fil Hastalığı denmiştir. Tropikal bölgelerde yaşayan sivrisineklerin lenflerde iltihaba yol açmasıyla oluşuyor.

Dünyanın En ilginç Takıntıları

Psikoloji bilimi çalışmalarına her geçen gün yeni bir çalışma ekliyor. Bu çalışmaların hepsi belki bu kadar ilgi çekmesede bazı çalışmalar var ki insanın hayretlere düşürüyorlar.
Bu çalışmalardan biri de takıntılarla ilgili yapılan çalışmadır.Şimdi sizler için listeleyeceğimiz bu  istem dışı olarak gerçekleşen takıntılar hiç de alışık olmadığımız türden takıntılar olup örnek vermek gerekirse, her şeyi harita gibi gören, birden fazla evlilik teklifi yapan ve kelimeleri tekrar etme gibi takıntılar şaşırtıyor…

İŞTE O TAKINTILAR…

TOURETTE SENDROMU: İstemsiz davranışlarda bulunma

Tourette Sendromu, aynı şekilde tekrar tekrar meydana gelen istemsiz, hızlı, ani hareketler veya sesler içeren tiklerle karakterize edilen kalıtsal bir rahatsızlık olarak biliniyor. Görülme sıklığı 10 binde 4-5 olurken, Tourette Sendromlu kişiler normal bir zekaya ve yaşam süresine sahip.

DOROMANİ: HEDİYE VERME TAKINTISI

Bütün insanlar hediye almaktan ve başkalarını mutlu etmekten zevk alır. Fakat bazı kişiler için hediye verme isteği, karşı konulamaz ve anormal bir dürtü olarak ortaya çıkıyor. Bu takıntıya sahip kişilerde hediye verme isteği bir başkasını mutlu etme ya da iyilik yapma isteği olarak görülmüyor. Doromani, kişilerin finansal durumları yeterli olmasa bile hediye alma isteğine karşı koyamadığı için kredi çekmesine, borca girmesine hatta bazı durumlarda haciz tehlikesiyle karşılaşmasına sebep oluyor.

ABOULOMANİ: PATOLOJİK KARARSIZLIK

Günlük hayatımızda ara sıra belirli konularda kararsızlık yaşamak normal bir davranış olarak görülür. Fakat bazı kişiler en ufak konularda bile karar verme sürecinde büyük sıkıntı yaşıyor. Aboulomani, kişinin herhangi bir konuda karar verme iradesinin olmaması olarak tanımlanıyor.

ABLUTOMANİ: YIKANMA TAKINTISI

Arkadaşlarınızdan birinin kısa aralıklarla sürekli olarak ellerini yıkama alışkanlığı olduğunu hiç fark ettiniz mi? Dışarı çıktıktan ya da tuvaleti kullandıktan sonra el yıkamak normal davranışlardan biri, fakat bazı insanlarda bu alışkanlık herhangi bir objeye dokunduktan sonra kaçınılmaz bir şekilde el yıkama isteği duymak olarak da görülebiliyor. Ablutomani rahatsızlığı olan kişiler sürekli kire ve mikroba maruz kaldıklarına inandıkları için el yıkamak için takıntı derecesinde bir istek duyuyorlar. Bu takıntıya sahip kişilerde çoğunlukla diğer akıl hastalıklarına da rastlanabiliyor. Çocuklarda görülen şizofreninin karakteristik özellikleri arasında Ablutomani takıntısı da görülüyor.

TRİKOTİLOMANİ: SAÇ ÇEKME TAKINTISI

Trikotilomani rahatsızlığı olan kişiler, kendilerine saçlarını çekerek zarar vermek için karşı konulamaz bir istek duyuyor. Bu kişiler saçları haricinde vücutlarında kaşları, kirpikleri, sakalları gibi vücutlarındaki diğer kılları da çekme isteği duyuyor. Bu takıntı çoğunlukla vücutta kolay fark edilebilir kelliklere yol açıyor.

ENOSİMANİ: SÜREKLİ OLARAK GÜNAH İŞLEDİĞİNİ DÜŞÜNME TAKINTISI

Devamlı günah işlediğine inanan kişilerin yaşadığı bu takıntı, eleştirilme korkusu olarak da tanımlanabiliyor. Bu kişilerde genellikle, nefes tıkanıklığı, hızlı nefes alıp verme, kalp ritmi bozukluğu, aşırı terleme, mide bulantısı ve endişe gibi semptomlar görülüyor.

DEMONOMANİ: KÖTÜ RUHLAR TARAFINDAN ELE GEÇİRİLDİĞİNE İNANMA TAKINTISI

Günümüzde kötü ruhlar tarafından ele geçirilen insanların yaşadıklarını anlatan birçok korku filmi ve kitap var. Bu tarz filmleri çok fazla izleyen insanlar, doğal olarak şeytana ve kötü ruhlara karşı korku duymaya başlıyor. Bu korkuları aşırı gelişen insanlar kötü ruhlar tarafından ele geçirilme fikrini takıntı haline getirmeye başlıyor. Demonomani kişinin şeytan tarafından ele geçirildiğine inanması olarak tanımlanıyor. Bu takıntıya sahip kişiler ruhunun ele geçirildiğine gerçekten inandığı için davranışlarında değişiklikler gözleniyor.

KLİNOMANİ: YATAKTAN ÇIKMAMA TAKINTISI

Soğuk ve kasvetli günlerde uzun saatler boyunca yatakta kalmak istemek çok yaygın ve doğal bir durum. Fakat Klinomani rahatsızlığı olan kişiler için özellikle yağmurlu ve karlı günlerde yataktan çıkmak tamamen bir işkence hissi yaratabilir. Bu kişiler günler boyunca yatakta kalabilirler. Klinomani, Yunanca da uyuma takıntısı anlamına geliyor. Bu kişiler yataklarına, yastıklarına ve yorganlarına aşırı bir sevgi besliyor.

ONOMATOMANİ: BELİRLİ KELİMELERİ TEKRAR ETME TAKINTISI

Bu takıntı kişinin belirli kelimelere özel bir ilgi duyması ve sürekli tekrar etmek için karşı konulamaz bir istek duyması olarak tanımlanıyor.

GAMOMANİ: EVLENME TEKLİF ETME TAKINTISI

Gamomani, insanlara sürekli olarak evlenme teklifi etme isteği duymak olarak tanımlanıyor. Bu takıntıya sahip olan insanlar genellikle kısa süre zarfında farklı insanlara dikkat çekici evlenme tekliflerinde bulunuyor ve bu davranış genellikle poligami ile sonuçlanıyor.

CARTACOETHES: HER YERDE HARİTA GÖRME TAKINTISI

İnsan beyni birçok yerde yüz şekli görmek için doğal olarak koşullanmıştır. Fakat bu koşullanma bazı insanlarda sürekli olarak harita şekli gördüğünü düşünme olarak ortaya çıkabilir. Bu kişiler genellikle yemeklerinin şeklinin bir haritayı andırdığına inanır ve baktıkları her yerde özel olarak harita motifleri ararlar.

Kaygı ve Korkular Cinsel Hayatınızı Bitirmesin

Seksin hoş bir deneyim olması gerekir, fakat eğer seksüel performans anksiyeteniz varsa, partnerinizleyken seksi hissetmeniz ve yakınlaşmanız çok zordur. Eğer sürekli şöyle düşünüyorsanız: “Doğru mu yapıyorum?”, “Partnerim bundan hoşlanıyor mu?”, “Şişman mı gözüküyorum?”, seksten zevk alamayacak kadar kendinizi meşgul ediyorsunuz demektir.
Sürekli görünüşünüz ve yataktaki performansınız hakkında dertlenmek, seksi stresli ve sinir bozucu hale getirir. Hatta seksten kaçınmanıza bile sebep olabilir.
Seks fiziksel bir reaksiyondan daha fazlasıdır. Uyarım emosyonlarınıza da bağlıdır. Eğer zihniniz sekse odaklanamayacak kadar stres yüklüyse, bedeniniz de heyecanlanamaz.

Birçok farklı türde kaygı seksüel performans anksiyetesine sebep olabilir. Bunlardan bazıları şunlardır:

-Yatakta başarılı olamama ve partnerini tatmin edememe korkusu
-Kilolu olma hakkındaki endişeler dahil olmak üzere, zayıf beden imajı
-İlişkideki zorluklar
-Erkeklerdeki penis boyunun uygun ölçülerde olmama endişesi
-Erkeklerde erken boşalma veya orgazma geç ulaşma endişesi
-Kadınlarda orgazm olamama veya seksten zevk almama anksiyetesi

Bu anksiyeteler bedeninizin “savaş veya kaç” diye adlandırılan bir reaksiyonu ateşlemesine sebep olur. Epinefrin ve norepinefrin gibi stres hormonları esasen vücudunuzu koşmaya ve bir tehlikeyle karşı karşıya gelmeye hazırlayan bir dizi reaksiyon olarak salınır. Elbette ki partneriniz bir tehdit değildir, bu yüzden bu reaksiyon yakınlaşmanızda ters tepkiye sebep olur.

SEKSÜEL PERFORMANS ANKSİYETESİ SEMPTOMLARI

Zihin durumunuzun tahrik olmanız üzerinde büyük bir etkisi vardır. Cinsel açıdan çekici olduğunu düşündüğünüz biriyle bile olsanız, partnerinizi memnun edip edemeyeceğiniz hakkında endişelenmeniz, bunu imkânsız hale getirir.
Erkeklerde stres hormonlarının etkilerinden biri de kan damarlarının büzülmesidir. Penise giden az kan ereksiyonu zorlaştırır. Hatta bazı erkekler seksüel performans anksiyetesiyle başa çıksalar bile erekte olmakta zorlanırlar.
Seksüel performans anksiyetesi kadınlarda erkeklerde olduğu kadar sık görülmez, fakat kadınlarda da uyarımı etkileyebilir. Anksiyete kadının cinsel ilişkiye girmesini zorlaştıracak kadar kuruluğa sebep olabilir ve fiziksel arzuyu köreltebilir.
Anksiyete hem kadının hem de erkeğin arzusunu söndürebilir. Performansınız hakkında endişelenirken, yatakta yaptığınız şeye konsantre olamazsınız. Dikkati dağılmış sevgili ihmalkar sevgilidir, bu da sizi daha da başarısız yapar. Uyarım gerçekleşse bile, orgazm gerçekleşemez.
Seksüel performans anksiyetesi bir kısır döngüye dönüşebilir. O kadar endişelenirsiniz ki başarısız olursunuz, bu da daha fazla anksiyeteye yol açar.

SEKSÜEL PERFORMANS ANKSİYETESİNİN ÜSTESİNDEN GELMEK

Eğer seksüel performans anksiyeteniz varsa bir doktora görünün seksle ilgili rahatça konuşabileceğiniz biri olsun. Doktor sizi muayene ederek ve bazı testler yaparak sebebin tıbbi veya ilaçla ilgili bir şey olup olmadığına bakacaktır. Bundan sonra doktorunuz seks geçmişinizle ilgili sorular soracaktır, bu anksiyetenin ne kadar zamandır sürdüğünü ve seksle aranıza giren düşüncelerin neler olduğunu irdeleyecektir.

İlaçlar ve diğer tedaviler fiziksel sebeplerden dolayı oluşan iktidarsızlık problemini iyileştirir. Eğer ortada tıbbi bir durum yoksa aşağıdaki yaklaşımlardan birini önerebilir:

-Terapistle görüşün. Cinsel problemlerin tedavisinde uzmanlaşmış bir terapistten randevu alın. Terapi kendi cinselliğinizle daha rahat olmanızı öğretir ve seksüel performans anksiyetesine sebep olan meseleleri anlamanıza ve daha sonra bunları azaltmanıza veya elemenize yardımcı olur. Erken boşalma problemi olan erkekler, örneğin, boşalma üzerinde daha iyi kontrol sağlayabilecekleri bazı teknikleri deneyebilirler.

-Partnerinize karşı açık olun. Anksiyeteniz hakkında partnerinizle konuşmak bazı endişelerinizin azalmasına yardımcı olur. Beraberce bir çözüme ulaşmaya çalışmak, sizin bir çift olarak yakınlaşmanızı sağlar ve cinsel ilişkinizi geliştirir.

-Başka yollarla yakınlaşın. Tam olarak seks yapmadan yakınlaşmanın başka yolları da vardır. Partnerinize masaj yapın veya beraber sıcak bir banyo yapın. Birbirinize sırayla hoşa gidecek ve özdoyuma ulaşacak şekilde dokunun, böylelikle her zaman cinsel başarı baskısı altında kalmazsınız.

-Egzersiz yapın. Egzersiz yaparak sadece bedeninizden hoşnut kalmayacaksınız, aynı zamanda yataktaki gücünüz de artacaktır.

-Dikkatinizi başka yöne çevirin. Sevişirken romantik bir müzik veya seksi bir film koyun. Sizi tahrik eden bir şey düşünün. Zihninizi cinsel performansınızdan uzaklaştırmak, heyecanlanmanızı engelleyen endişelerinizi ortadan kaldırabilir.

Son olarak, kendinizi zorlamayın, görünüşünüz ve yataktaki becerileriniz yüzünden kendinizi cezalandırmayın. Seksüel performans anksiyetesi için yardım alın ki, sağlıklı ve zevkli bir cinsel hayatınız olsun.


10 Mart 2015 Salı

Şekere İyi Gelen Yiyecekler

Şeker hastalığı, kandaki şeker seviyesinin yüksek düzeylerde olmasına yol açan kronik bir hastalıktır ve genellikle beslenmenin düzenlenmesi ile kan şekeri dengesi sağlanabilmektedir. Uygun bir beslenme sadece hastalığın belirtilerini hafifletmekle kalmaz, ilerlemesini ve daha ciddi komplikasyonlara yol açmasını engeller. Uzun süre tedavi edilmeyen şeker hastalığının yol açabileceği diğer hastalıklar arasında kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları, hipertansiyon, gözlerin bozulması ve işitme kaybı bulunmaktadır. Sizin sağlık koşullarınıza en uygun diyet ancak doktorunuz tarafından belirlenebilir ancak şeker seviyesini düşürdüğü bilinen bazı gıdaları tüketerek tedavi sürecini hızlandırabilirsiniz.

Şeker ve Beslenme

Bakliyat:
 Fasulye, bezelye ve mercimek gibi baklagiller yüksek oranda suda çözünen besin lifi içerir ve glisemik indeksleri düşüktür. Besin lifi içeren yiyecekler şekerin kana karışma sürecini yavaşlatır ve kan şekeri kontrolüne yardımcı olur. Lif aynı zamanda besinlerden gelen kolesterol emilimini yavaşlatarak kalp hastalıkları riskini düşürmektedir. 2001 yılında yapılan ve “Nutrition Reviews” adlı bilimsel dergide yayınlanan araştırmaya göre 6 hafta boyunca günde ortalama 25 gram besin lifi tüketen tip 2 diyabet hastaların şeker ve kolesterol seviyelerinde, besin lifi tüketmeyen hastalara oranla önemli iyileşmeler kaydedilmiş.

Tahıllar:
 İşlenmemiş kepekli tahılların glisemik indeksi düşüktür ve vücut tarafından işlenmesi zamana yayılarak kan şekerinde ani dalgalanmalara yol açmadan enerjiye dönüştürülür. Kepekli makarna, tam tahıllı çavdar ekmeği ve kepekli tahıllar kan şekerini sabit tutarken yüksek glisemik indekse sahip olan rafine edilmiş tahıllar kan şekerinde ani yükselmelere neden olabilir.

Omega 3 Yağ Asitleri:
 Omega 3 yağ asitleri özellikle şeker hastalığı nedeniyle oluşabilecek kalp ve damar rahatsızlıklarını engellemek için önemlidir. Bu esansiyel yağ asitleri vücut tarafından üretilmediği için tüketilen gıdalar yoluyla alınmalıdır. Keten tohumu ve ceviz dışında tuzlu su balıkları yiyerek yeterli miktarda omega 3 yağ asidi alabilirsiniz.

Tarçın:
 Yemeklerinizde ekstra tat için kullanabileceğiniz tarçının şekere etkileri hakkında 2003 yılında yapılan ve “Diabetes Care” dergisinde yayınlanan araştırma sonuçlarına göre 1-6 gram arası tarçın tüketmek kan şekeri dışında kolesterol ve yağ oranını da düşürüyor ve tip 2 diyabet hastalarında kalp krizi riskini azaltıyor.

Sebze ve Meyve: 
Mineral, vitamin bakımından zengin olan sebze ve meyveler aynı zamanda lifli yapılarıyla kan şekerinin sabit kalmasına yardımcı olur. İçerdikleri antioksidanlarla bağışıklık sistemini de geliştiren sebzeler ve meyveler arasında lahana, karalahana, portakal, ıhlamur, limon, şalgam, brokoli, turp, ıspanak, greyfurt, çilek ve böğürtlen ilk sıralarda gelmektedir. Şekeri olanların yağ, tuz veya sos eklenmiş sebzeleri, yüksek oranda sodyum içeren konserve sebzeleri ve turşu tüketmeleri önerilmez.

Yağsız Et:
 Daha az miktarda doymuş yağ içeren yağsız et kolesterol düzeyini düşük tutmak için idealdir ve bol miktarda protein içerir. Ringa, somon, sardalye, alabalık, ton balığı, karides, derisiz tavuk ve hindi gibi etlerden vücudunuzun ihtiyaç duyduğu proteini alabilir ve kalp hastalıkları riskini azaltabilirsiniz. Eti pişirirken kızartma yerine haşlama yöntemini kullanın.

Zeytinyağı: 
İyi kolesterolü yükselten ve damar tıkanıklığına karşı koruma sağlayan zeytinyağını yemeklik yağ olarak kullanabilirsiniz. Zeytinyağı insülin direncini azaltarak kan şekerini sabit tutmaya yardımcı olur.

Şeker Hastaları Diyabet Tatlı Tarifleri

  Şeker hastalarına özel bir yazımızla daha karşımızdayız. Bugünkü ağırlıklı konumuz şeker hastalarına özel yiyecekler, tatlılar, şekere iyi gelen yiyecekler ve kolayca hazırlanabilecek yemekler.
Bildiğiniz üzere şeker hastalarının en çok kaçınması gereken besinlerden biri pirinç. Şeker hastası bulunan bir evin mutfağına pirinç girmemelidir. Peki şeker hastaları hiç pilav yemeyecekler mi? tabiikide yiyecekler fakat pirinç pilavı değil. Bulgur pilavı, arpa şehriye pilavı yiyebilirler. Hem kalorisi daha düşüktür hemde dozunda yendiğinde şekeri çıkartıcı etkisi yoktur.

Şekeri dengelemeye yardımcı olan bir diğer besin tarçındır. Çubuk tarcını sıcak suyun içerisinde 5 dakika demleyip içebileceğiniz gibi, 1 yemek kaşığı toz tarçını  bir kase yogurtla karıştırarakta tüketebilirsiniz. Tarçın yoğurt karışımını öğlen yemeğinden önce tüketmenizi öneririm.

Canınız baklava çekiyor ama şerbetinde şeker olduğu için yiyemiyorsunuz.. Büyük marketlerde diyet baklava bulanilirsiniz lakin içinde şeker vardır diye düşünüp güvenmiyorsanız evde kendi baklavanızı yapıp şerbetini diyabetik şekerinizden yapabilirsiniz.
Baklava gibi bir çok şerbetli tatlıyı evde şerbetini kendi şekerinizden yapmanız şartı ile yiyebilirsiniz. Şeker hastalarının yiyebileceği yiyeceklerden bugünlük bu kadar ilerleyen günlerde yeni önerilerle burada olacağız. Sağlıcakla kalınız.

Şekeri Düşüren Yiyecekler

Şeker hastasıysanız büyük ihtimalle hangi yiyeceklerin kan şekerini yükselttiğini, ne zaman karbonhidrat, protein ve lif tüketmeniz gerektiğini biliyorsunuzdur. Şeker hastalığını kontrol altında tutabilmek için uygun beslenme programına bağlı kalmak 1. derecede önem taşır. Şeker hastası değilseniz, ancak kan şekerinin yüksek olması nedeniyle; sürekli susuzluk, aşırı iştah, görme sorunları, sık idrara çıkma gibi problemler yaşıyorsanız, şekeri düşürmek için bazı gıdalardan faydalanabilirsiniz. Uzmanlar, şekeri seviyesindeki dalgalanmalara engel olmak için, düşük glisemik indeks seviyesine sahip, karbonhidrat içeren besinlerin tüketilmesini öneriyor. Gıdaların “glisemik indeks – GI” seviyesi, kan şekerini direkt olarak etkileyen bir değerdir. Ayrıca bazı baharatlar, sağlıklı yağlar ve bitkiler yemeklere lezzet katmak ve şekeri düşürmek için kullanılabilir.

Şekeri Düşüren Besinler

Kan şekeri seviyesini sabit tutmak veya yavaş yükselmesini sağlamak için önerilen besinler, aynı zamanda zayıflamaya da yardımcı olarak fazla kiloların neden olduğu kalp hastalıkları ve yüksek tansiyon riskini azaltır. Aşağıdaki listelenen “şekeri düşüren yiyecekler” tam liste değildir ve bu listedeki gıdalar kişinin sağlık durumuna göre değişebilir. Kan şekerini kontrol etmek için size en uygun beslenme programını bir uzmandan alabilirsiniz.
Keten Tohumu: Yüksek miktarda besin lifi ve sağlıklı yağ asidi içeren keten tohumu şekeri düşürmek için kullanılabilir. Keten tohumu aynı zamanda, sağlıklı yağ asitleri olan ve vücudun üretmediği pmhe-3 ve omega-6 yağ asitleri ile genel sağlığınıza katkıda bulunur.
Badem: Sağlıklı yağ ve protein bakımından zengin olan fındık metabolizmayı güçlendirerek, insülin direncinin kontrol edilmesine yardımcı olur. Bu özelliği nedeniyle şeker hastalığı riskini azaltmak için günde 10-15 adet badem tüketilmesi önerilmektedir.
Tarçın: Kötü kolesterol olarak bilinen “düşük yoğunluklu kolesterol”ü düşürmek için etkili bir baharat olan tarçın aynı zamanda insülin etkisini taklit ederek kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı olur. Düzenli olarak günde yarım çay kaşığı tarçın tüketmek kan şekeri seviyesini yaklaşık %20 oranında düşürür. Kan inceltici ilaç kullanıyorsanız tarçın kullanmaya başlamadan önce doktorunuza danışın.
Tatlı Patates: Düşük glisemik indeks değerine sahip tatlı patates kan şekerini sabit tutan besinler arasında yer almaktadır. Tatlı patates yendiğinde kan şekerini yavaş yavaş yükseltir ve uzun bir süre aynı seviyede kalmasını sağlayarak açlık hissi yaşanmasını engeller.
Limon ve Elma Sirkesi: Asitli limon ve elma sirkesi yüksek karbonhidratlı yemeklerle birlikte tüketildiğinde glisemik indekslerinin düşmesine yardımcı olur. Eğer glisemik indeksi yüksek gıdalardan oluşan bir öğün yiyecekseniz aynı öğünde limon ve sirke tüketmek, yemek sonrası kan şekerinin aşırı yükselmesini engel olacaktır.

Glisemik İndeksi Düşük Bazı Gıdalar

Glisemik indeks, gıdaların tüketildikten sonra, kan şekerini ne kadar çabuk yükselttiğini gösteren bir “değer” listesidir. Düşük GI değerine sahip gıdalar kan şekerini daha yavaş yükseltir, sağlıklı olarak kabul edilir ve kilo vermeye yardımcı olur. Yüksek GI değerine sahip gıdalar sağlığa zararlı olmayabilir ancak kan şekerini aniden yükselterek özellikle şeker hassasiyeti bulunan kişilerde bazı sorunlara yol açabilir. Örneğin; C vitamini bakımından zengin olan portakal suyunun vücuda pek çok faydası bulunmasına karşın, şekeri 1 kase yulaftan çok daha kısa sürede yükseltebilir. Bu, karbonhidratın türü ve besin lifi ile ilgilidir.

Az yağlı yoğurt
Soya sütü
Az yağlı süt
Müsli
Kepek
Çavdar
Buğday
Bezelye
Havuç
Patlıcan
Brokoli
Karnabahar
Lahana
Mantar
Domates
Biber
Marul
Yeşil fasulye
Soğan
Kiraz
Erik
Greyfurt
Şeftali
Elma
Armut
Kuru kayısı

Glisemik İndeksi Yüksek Bazı Gıdalar

Bu listede bulunan gıdalar, yendikten sonra kan şekerinin çabuk yükselmesine neden olduğu için şeker sorunu yaşayanlara önerilmemektedir.
Pirinç gevreği
Beyaz ekmek
Baget
Kabak
Karpuz
Kavun
Patates kızartması
Beyaz pirinç
Dondurma

Dikkat Edilmesi Gerekenler

Kan şekerini çabuk yükselten gıdalarla beslenmek, bir süre sonra vücudunuzun insüline karşı direnç kazanmasına ve dolayısıyla tip 2 diyabete neden olabilir. Tip 2 diyabet, eski adıyla “yetişkin diyabeti” günümüzde çocuklarda da görülmektedir. Ayrıca besin değeri düşük, basit karbonhidratlar glikoz depolanmasına yol açar ve bunun sonucu olarak öğrenme yeteneği azalabilir ve hafıza olumsuz yönde etkilenebilir. Kan şekeriniz çabuk yükseliyorsa ve dengesiz beslendiğinizi düşünüyorsanız bir uzmana danışarak size uygun bir diyet programı konusunda yardım alabilirsiniz.

Şeker Hastaları Ne Yemeli ?

Şeker hastalığının yol açabileceği olası komplikasyonlar büyük oranda doğru beslenme ile kontrol altında tutulabildiği için şeker hastaları “acaba ne yemeliyim ya da ne yememeliyim” sorusunu sık sık sorarlar. Şeker hastalığı teşhisi konduktan sonra doktorunuz mutlaka hangi gıdalardan uzak durmanız gerektiğini ve hangilerini gönül rahatlığıyla tüketebileceğinizi size söyleyecektir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta “fazla” endişe etmemektir. Çünkü tükettiğiniz miktarı bilerek, kontrollü olmak koşuluyla aşağı yukarı her türlü gıdayı tüketebilirsiniz. Beslenme programınızda yapacağınız küçük değişikliklerle çok olumlu sonuçlar elde edebileceğinizi unutmayın.
Şeker Hastaları İçin Beslenme Önerileri

Tip 1 Diyabet: 
Tip 1 diyabet hastaları yüksek lifli gıdaları tercih ederek kan şekerinin yavaş yavaş yükselmesini hedeflemelidir. Karbonhidratlar, kan şekeri üzerinde yağ ve proteinlerden daha belirleyicidir ancak “0 karbonhidrat tüketmek” diye bir durum söz konusu değil. Bu nedenle tükettiğiniz karbonhidratları özenle seçmelisiniz.
Rafine karbonhidratları yavaş yavaş beslenmenizden çıkarın. Beyaz ekmek, makarna, beyaz pirinç, şekerleme ve atıştırmalıkları olabildiğince azaltın. Bu tip rafine karbonhidratların yerine daha sağlıklı karbonhidrat kaynaklarını koymak için aşağıdaki listeden faydalanabilirsiniz.
Beyaz pirinç yerine esmer pirinç,
Normal patates yerine tatlı patates,
Normal makarna yerine kepekli makarna,
Beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği,
Şekerli kahvaltılık gevrekler yerine müsli,
Mısır yerine bezelye ya da yeşil yapraklı sebzeler tüketebilirsiniz.

Tip 2 Diyabet: 
Tip 2 diyabette önemli olan nokta şeker tüketiminin kontrol altında tutulmasıdır. Ancak bu şekeri tamamen bırakmanız gerektiği anlamına gelmiyor. Başlarda şekeri azaltmak sorun olacaktır, fakat aynı tuz gibi tükettiğiniz şeker miktarını azalttıkça daha önce hiç tatlı gelmeyen meyvelerin aslında ne kadar tatlı olduğunu fark edeceksiniz.
Şekerli içecekler (kola, hazır meyve suyu, soğuk çay…) yerine maden suyu sodası veya su için.
Evde hazırladığınız yemeklerde, tarifte verilen şeker miktarının yarısını kullanın. Merak etmeyin bir süre sonra damak tadınız eksilen şekere alışacaktır. Yemeklere tat vermek için şeker yerine tarçın ya da vanilya kullanabilirsiniz.
Canınız çok tatlı çektiyse ağır bir tatlı yemek yerine kendi tatlınızı kendiniz hazırlayın. Örneğin 1 adet muzu dilimleyip 1 yemek kaşığı yağsız yoğurtla karıştırıp 5 dakika buzlukta bekleterek tatlı olarak yiyebilirsiniz.
Diğer Öneriler
Tükettiğiniz yağ miktarını, özellikle doymuş yağları azaltın. Yağı azaltmak hem kilo kontrolü hem de genel sağlınız açısından oldukça faydalıdır. Kızartma gıdalar, margarin gibi yağ kaynakları yerine omega yağ asitleri bakımından zengin doğal ve işlenmemiş yağları tercih edin . Yoğurt, peynir gibi süt ürünlerini seviyorsanız yağsız olanlardan kullanın. Yağlı kırmızı et yerine haşlanmış ya da fırında pişirilmiş balık yiyin. Salatalarda kremalı soslar yerine zeytinyağı, sirke ya da limon kullanın.
Daha fazla sebze ve meyve yiyin. Vücudunuz için gerekli vitamin, mineral ve besin lifini almak için günde en az 5 porsiyon meyve ve sebze tüketmeye çalışın. 1 adet elma ya da 1 adet muz 1 porsiyon meyve sayılabilir.
Beslenmenize fasulye ve mercimeği ekleyin. Fasulye, nohut, bezelye, nohut, yeşil ve kırmızı mercimek kan şekerini kontrol altında tutmanıza yardımcı gıdalardır.
Tükettiğiniz balık miktarını arttırın. Somon, ton, uskumru gibi yağlı, soğuk su balıkları başta olmak üzere haftada en az 2-3 öğün balık yiyin. Bu özellikle kalp sağlınız için oldukça önemli.
Tuzu azaltın. 1 günde tükettiğiniz tuz miktarını 6 gramın altında tutun. Hazır gıdalardan uzaklaştıkça bunun daha kolay olduğunu göreceksiniz.
Sonuç olarak “şeker hastaları ne yemeli” sorusunun cevabı aslında herkesin “sağlıklı beslenme” adına dikkat etmesi gerekenlerle örtüşüyor. Şeker hastası olmasanız bile, genel sağlığınızı ve kilonuzu korumak için tükettiğiniz karbonhidratlara, yağa ve şekere dikkat etmeniz gerekiyor. Uzmanlar şeker hastalarının kontrollü olmak koşuluyla her türlü gıdayı tüketebileceklerini belirtiyorlar. Ancak daha detaylı ve sizin sağlık koşullarınıza tam olarak uyumlu bir beslenme programı için bir uzmana danışabilirsiniz.

Asperger Sendromu ve Otizm Nasıl Anlaşılır ? Tedavi Yöntemleri Nelerdir ?

Asperger sendromu diğer insanlarla etkileşimi oldukça zorlaştıran gelişimsel bir bozukluktur. Çocuğunuz sosyal olarak beceriksiz olduğu için arkadaş edinmeyi çok zor bulabilir.

Asperger sendromu olanlarda otizm özelliklerinin bazıları vardır. Örneğin; sosyal becerileri zayıftır, rutini severler ve değişiklikten hoşlanmazlar. Fakat otistiklerin aksine Asperger sendromu olanlar normal olarak konuşma becerisinin geliştiği yaşta, yani 2 yaşından önce konuşmaya başlarlar.

Asperger sendromu hayat boyu sürer, fakat belirtiler zaman içerisinde düzelme eğilimindedir. Yetişkinler kendi güçlü ve zayıf yönlerini anlamayı öğrenebilirler ve sosyal becerilerini geliştirebilirler.

             OTİZM NEDİR

Hem Asperger sendromu hem de otizm yaygın gelişimsel bozukluklar grubuna dahildir. Asperger sendromunun nedeni tam olarak bilinmemektedir ve bunu engellemenin yolu da bilinmemektedir. Genetik olduğu düşünülür ve bunun üzerine araştırmalar yapılmaktadır.

Asperger sendromunun en önemli belirtisi sosyal durumlar karşısında yaşanan problemlerdir. İki Asperger sendromlu çocuk birbirine benzemez, çünkü belirtiler çok çeşitlidir.

            ÇOCUKLUKTA BELİRTİLER

Ebeveynler çocuklarında Asperger sendromu belirtilerini ilk olarak diğer çocuklarla etkileşime girdiği okul öncesi çağda fark ederler.
Belirtiler:

Sosyal ipuçlarını seçememe ve diğerlerinin beden dilini anlama, sohbete başlama veya sohbeti sürdürme ve sırayla konuşma gibi doğuştan gelen sosyal becerilerin eksikliği
Rutinlerdeki herhangi bir değişiklikten hoşlanmama
Empati eksikliği
Diğerlerinin konuşmalarının anlamını değiştiren konuşma tonundaki değişiklikleri, vurguları fark edememe. Yani çocuğunuz bir şakayı anlamayabilir veya alaycı bir yorumu kelime anlamıyla algılayabilir. Ve konuşması tek düze olabilir ve vurgu veya tonlamadan yoksun olduğu için anlaşılmayabilir.
Kendi yaşına göre fazla resmi bir konuşma stili vardır. Örneğin, “geri geldi” yerine “iade edildi”
Göz kontağından kaçınmak veya başkalarına bakmak
Alışılmışın dışında yüz ifadeleri veya vücut dili
Çok iyi hakim olduğu bir veya iki ilgi alanı olması. Asperger sendromlu çocukların çoğu bir bütünün sadece parçalarıyla veya alışılmışın dışında aktivitelerle aşırı ilgilenir. Örneğin; evler dizayn etmek, aşırı detayları olan resimler çizmek veya astronomi öğrenmek gibi. Yılanlar, yıldızların adları, dinozorlar gibi belirli konulara aşırı ilgi gösterirler.
Genellikle sevdikleri konular hakkında aşırı konuşurlar. Tek taraflı sohbetler yaygındır. İçsel düşünceler çoğunlukla sözlü ifade edilir.
Motor gelişimleri gecikmiştir. Çocuğunuz çatal bıçak kullanmayı, bisiklete binmeyi veya top yakalamayı öğrenmede gecikmiş olabilir. Yürüyüşü garip olabilir. El yazısı çoğunlukla kötüdür.
Yüksek duyarlılığa sahiptir ve yüksek ses ve ışık,yoğun tat veya dokulara karşı hassastır.
Bir çocuğun bu belirtilerin bir veya ikisini göstermesi Asperger sendromu olduğu anlamına gelmez. Asperger sendromu teşhisi konması için, çocuğun bu belirtilerin karışımına sahip olması ve sosyal durumlar karşısında belirgin bir problem yaşaması gerekir.

Asperger sendromu birçok açıdan otizme benzese de, Asperger sendromu olan bir çocuğun dil ve zeka gelişimi normaldir. Ayrıca, Asperger sendromu olanlar otistiklere nazaran daha fazla arkadaş edinmek ve diğerleriyle aktivitelere katılmak için çaba harcarlar.

              GENÇLİKTE BELİRTİLER

Belirtilerin çoğu gençlik boyunca kalır. Asperger sendromu olan gençler kendilerinde eksik olan sosyal becerileri öğrenmeye başlayabilse de, iletişimde zorlanmaya devam ederler. Diğerlerinin davranışlarını anlamada zorlanmaya devam ederler. Asperger sendromlu genç (tıpkı diğer gençler gibi) arkadaşları olsun isteyecektir, fakat diğer gençlere yaklaşırken ürker veya korkar. Kendini diğerlerinden farklı hissedebilir. Çoğu genç havalı olmaya ve görünmeye önem verse de, Asperger sendromlu gençler uyum sağlamayı asap bozucu ve duygusal olarak tüketici bulabilirler. Yaşlarına göre daha çocuksu ve saf olduklarından ve kolay güvendiklerinden, kolayca alaylara ve zorbalığa maruz kalabilirler.

Tüm bu zorluklar Asperger sendromlu gençlerin çekingen olmasına, sosyal olarak dışlanmasına, anksiyete ve depresyona sebep olabilir.

Yine de bazı Asperger sendromlu gençler birkaç yakın arkadaş edinebilir ve bu arkadaşlıkları sürdürebilir. Bazı klasik Asperger özellikleri çocuğunuza yarar sağlayabilir. Asperger sendromlu gençler genellikle sosyal normları, modayı ve geleneksel düşünceyi takip etmekle ilgilenmezler, bunun yerine yaratıcı düşünce ve orijinal ilgi alanları ve hedefler peşindedirler. Kurallar ve dürüstlükle ilgili seçimleri sınıfta ve vatandaş olarak sivrilmelerine neden olabilir.

              YETİŞKİNLİKTE BELİRTİLER

Asperger sendromu hayat boyu sürer, yine de zamanla dengelenir ve gelişim görülür. Yetişkinler çoğunlukla güçlü ve zayıf yönlerinin farkındadır. Diğerlerinin sosyal işaretlerini anlamak dahil sosyal vasıfları öğrenebilirler. Asperger sendromlu çoğu kişi evlenir ve çocuk sahibi olur.

Detaylara dikkat etme ve ilgi alanlarına odaklanma gibi bazı tipik Asperger sendromu özellikleri üniversite ve kariyerde başarı şansını arttırabilir. Teknoloji Asperger sendromlu birçok kişiyi cezbeder ve Asperger sendromluların en yaygın kariyer seçimleri mühendisliktir. Tabii ki Asperger sendromlu kişilerin tek iyi olduğu alan bilim değildir. Wolfgang Amadeus Mozart, Albert Einstein, Marie Curie ve Thomas Jefferson gibi tarihte saygı duyulan bazı kişilerde de Asperger sendromu vardı.

                   TEDAVİ

Asperger sendromu tedavisi, çocuğunuzun diğerleriyle etkileşim yeteneğini geliştirmesi ve böylece toplumda etkin olarak yer alması ve kendine yetmesini sağlamayı amaçlar. Her bir Asperger sendromlu çocuğun belirti sayısı ve yoğunluğu farklıdır, bu yüzden tedavi çocuğun bireysel ihtiyaçları ve ailesinin kaynaklarına göre düzenlenmelidir.

             OKUL PROGRAMLARI

Okulların bu tip durumlar için verdikleri hizmetleri ve bu hizmetlerin hangi okulda çocuğunuza ne gibi yararları olabileceğini araştırın. Aramanız gereken nitelikler şunlardır:

Bireysel dikkat üzerine küçük çalışma grupları olması
Sosyal beceri eğitimi verebilecek bir iletişim uzmanının bulunması
Yapısal ortamlarda ve gözlemlenen aktivitelerle sosyal etkileşim fırsatı sunması
Gerçek yaşam becerilerini öğretmek ve çocuğun özel ilgi ve yeteneklerini cesaretlendirmek
Eğitim programını bireyselleştirme isteği
Çocuğunuzun duygusal sağlığına odaklanabilecek ve aileyle irtibat içinde hizmet verebilecek hassas bir danışman
Öğrencilerin farklılığına saygı duymanın ve onlarla empati kurmanın üzerinde durma
Çocuğunuzun sınıfında neler olup bittiğinden haberdar olun. Sürekli iletişim ebeveyn ve öğretmen arasında her gün gidip gelen bir defterle korunabilir.

            TEDAVİ STRATEJİLERİ

Tedavi, iletişim ve sosyal vasıfları geliştirmek ve davranış yönetiminden oluşur. Tedavi programının çocuğunuzun gelişimine paralel olarak ve çocuğunuza daha faydalı olacak şekilde sürekli ayarlanması gerekebilir.

Çocuğunuzun güçlü yönlerinden faydalanın, onları evde ve okulda ilgi alanlarına yönelmeleri için cesaretlendirin. Aktivite odaklı gruplar ve danışmanlık da yararlı olabilir.

Asperger sendromlu çocukların çoğunda dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, bipolar bozukluk, obsesif-kompülsif bozukluk, sosyal anksiyete bozukluğu ve depresyon gibi rahatsızlıklar da görülebilir. Bu durumlar, zaten ilave ihtiyaçları olan bir çocukla ilgilenen ebeveynlerin üzerine bir yük daha bindirir ve bunların da ilaç ve diğer terapilerle tedavi edilmesi gereklidir.

Ebeveynlerin Asperger sendromu olan çocuklarına yardımcı olabilmeleri için ilk önce Asperger hakkında uzmanlardan doğru ve kapsamlı bilgi almaları ve kendilerini bu konuda eğitmeleri gereklidir. Aşağıda size faydalı olabilecek bazı öneriler bulunmaktadır. Bazıları işinize yarayabilir, bazılarının da size faydası dokunmayabilir. Esneklik, yaratıcılık ve öğrenme isteği çocuğunuzu büyütürken size yardımcı olacak unsurlardır.

            BAŞARI İÇİN GENEL STRATEJİLER:

Asperger sendromlu çocuklar yemek, ev ödevi ve yatma zamanı gibi düzenlenmiş günlük rutinlerden fayda sağlarlar. Belirli kurallardan ve stresi en aza indiren ve kafalarını karıştırmayan tutarlı beklentilerden hoşlanırlar.
Asperger sendromlu çoğu kişi sözlü eğitim ve görevlerde daha başarılı olur. Doğrudan, özlü ve anlaşılır bir tavır da yardımcı olur.
Asperger sendromlu kişilerin çoğu olayları bir bütün olarak algılamakta zorluk çeker ve daha çok durumumun bir bölümünü görmeye meyillidirler. Bu yüzden bölüm bölüm bütüne doğru giden eğitim yaklaşımından, yani kavramın bir bölümüyle başlayıp onun parça parça etrafını saran fikirlerin eklenmesiyle sonuca ulaşan eğitimden çoğunlukla büyük fayda sağlarlar.
Yardımcı olabilecek şemalar ve diğer yazılı materyallerle zenginleştirilmiş görsel destek faydalı olabilir.
Saatin tıklaması, floresan lambanın cızırtısı gibi geri plandaki seslerin çocuğunuzun dikkatini dağıtabileceğini bilin.
Asperger sendromlu çocuklar çoğunlukla daha geç olgunlaşır. Her zaman yaşına göre davranmasını beklemeyin.
Stres tetikleyici şeyleri bulmaya ve bunları engellemeye çalışın. Zor durumlar için çocuğunuzu önceden hazırlayın ve değişiklikle veya yeni durumla başa çıkabilmesi için stratejiler öğretin.

            SOSYAL BECERİLERİ GELİŞTİRECEK STRATEJİLER:

Çocuğunuz, diğer çocuklara normal gelen sosyal normları ve kuralları anlamayabilir. Neden belirli davranışların kabul gördüğüne dair net açıklamalarda bulunun ve bu davranışlar için gereken kuralları öğretin.
Çocuğunuzu diğerleriyle nasıl etkileşime gireceğini ve kendisiyle konuşulduğunda ne yapması gerektiğini öğrenmesi için cesaretlendirin ve bunun neden önemli olduğunu açıklayın. Çocuğunuzu ödüllendirmeyi unutmayın, özellikle yönlendirilmeden bir sosyal beceriyi kullandığında bol bol ödüllendirin.
Sırasının gelmesini bekleyerek yapılması gereken ve kendisini başkasının yerine koyacağı oyunlar veya soru-cevap seansları gibi aktiviteler yapın
Rol yaparak ve televizyondaki, filmlerdeki insanların davranışlarını seyrederek ve tartışarak, çocuğunuzun diğer insanların duygularını anlamasına yardımcı olun. Bu duygulara karşı kendi duygularınız ve reaksiyonlarınızı anlatarak çocuğunuza örnek olun.
Çocuğunuza sosyal işaretleri anlamayı ve bunlara uygun reaksiyon vermeyi öğretin. Örneğin birisiyle tanıştırıldığında nasıl davranması gerektiğine dair kalıplar öğretebilirsiniz, bu kalıpları çeşitli sosyal durumlar için ayrı ayrı olmak üzere öğretebilirsiniz. Rol yapma yoluyla farklı insanlarla nasıl etkileşime girebileceğini de öğretebilirsiniz.
Çocuğunuz yalnız kalmaya meyilliyse, başkalarıyla etkileşime girmesi için teşvik edin.
Çocuğunuza kamusal ve özel alanlar hakkında bilgi verin ki buralarda nasıl uygun davranacağını bilsin. Örneğin sarılmak okulda uygun olmayabilir, ama evde uygundur.

            OKUL İÇİN STRATEJİLER:

Okulda düzenli olması için takvim, kontrol listesi ve notlar gibi görsel sistemleri kullanın.
Çocuğu okul ortamına hazırlayın. Okul başlamadan önce, çoğunuzun günlük programının üzerinden geçin. Ayrıca çocuğunuzun yeni okul ortamına alışması okula ait için resimler de kullanabilirsiniz.
Zorbalık ve alay gibi davranışların farkında olun ve çocuğunuzu korumaya çalışın. Sınıftaki öğrencilerin Asperger sendromu hakkında bilgilendirilmesi için öğretmenler ve okul danışmanıyla konuşun.
Sınıf öğretmeninden çocuğunuzu çocuğunuzun ihtiyaçlarına karşı daha hassas olan öğrencilerin yakınına oturtmasını isteyin. Bu öğrenciler aynı zamanda aralarda, yemek saatlerinde ve diğer zamanlarda çocuğunuzla arkadaşlık edebilirler.
Çocuğunuzun öğretmenini çocuğunuzu sanat, okuma, kelime dağarcığı gibi çocuğunuzun en iyi olduğu alanlardaki becerilerini gösterebileceği sınıf aktivitelerine dahil etmesi için teşvik edin.
Her gün belli bir zamanda ve yerde ev ödevini yaptırarak bir rutin oluşturun. Bu çocuğunuzun zaman yönetimini öğrenmesini sağlayacaktır.
Çocuğunuzu motive etmek için ödüller koyun. Başarı gösterdiğinde televizyon seyretmesi, video oyunu oynamasına izin vermek veya istediği özel ilgi alanıyla alakalı bir hediye için puan vermek (belli bir puana ulaştığında hediye alınır) gibi ödül yöntemleri kullanabilirsiniz.
Asperger sendromlu çocukların bazılarının el yazısı kötüdür. Ödevini bilgisayarda hazırlamak işleri kolaylaştırabilir. Ayrıca bilgisayar kullanmak çocuğunuzun motor becerilerini ve bilgiyi düzenleme becerisini geliştirmesine yardımcı olabilir. Uğraşı tedavisi de faydalı olabilir.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Nedir ? Tedavi Yolları Nelerdir ?

DEHB BELİRTİLERİ

DEHB belirtileri dikkatsizlik ve/veya hiperaktivite ve tepiselliği kapsar. Bu özellikleri her çocuk şu veya bu şekilde sergiler. Fakat DEHB teşhisi koymak için, belirtilerin çocuğun yaşına uygun olmaması gerekir.

DEHB çocuklarda ve gençlerde yaygındır. Yetişkinlerde de bu bozukluk görülebilir. Yetişkinlerde belirtiler bazı farklılıklar olabilir. Örneğin, bir yetişkin hiperaktivite yerine tez canlılık sergileyebilir. Ayrıca, DEHB’li yetişkinler sürekli olarak kişiler arası ilişkilerde ve işte problem yaşarlar.

DEHB TÜRLERİ

ÜÇ FARKLI DEHB TÜRÜ VARDIR.
BUNLAR:


- Kombine DEHB (en yaygın tür), tüm belirtileri içerir

- Dikkatsiz DEHB (önceden DEB diye adlandırılıyordu), dikkat ve konsantrasyon eksikliği

- Hiperaktif-dürtücü DEHB, dikkatsizliğin olmadığı hiperaktivite

DEHB teşhisi için, bozukluğa sebep olan bazı belirtiler 7 yaşından önce sergilenmiş olmalıdır. Ayrıca belirtiler birden fazla yerde görülmüş olmalıdır. Örneğin, bir kişi evde ve okulda veya evde ve işte belirtileri sergilemiş olmalıdır. Ayrıca, belirtilerinin kişinin evde, sosyal çevrede ve iş ortamında işlevselliğini engellediğine dair net kanıtlar olmalıdır.

DEHB BELİRTİLERİ

Üç farklı DEHB belirti kategorisi vardır: Dikkatsizlik, hiperaktivite, tepisellik (impulsivite)
Çocuk zorlayıcı okul çevresine girene kadar dikkatsizlik fark edilemeyebilir. Yetişkinlerde dikkatsizlik işte veya sosyal durumlarda belirginleşebilir.

DEBH’li bir kişi aşağıdaki belirtilerin bazısına veya hepsine sahip olabilir:

-    Detaylara dikkat etmede zorluk çekme ve okulda veya diğer aktivitelerde düşüncesizce hatalar yapma eğilimi; umursamaz ve karmakarışık iş üretmek

-   Kolayca alakasız dürtülerle dikkatin dağılması ve düzenli olarak devam eden çalışmaları başkalarını rahatsız eden sesler ve olaylarla bölmek

-   Görevler ve aktivitelerde dikkati sürdürme yeteneğinin olmaması

-   Konsantrasyon gerektiren ev ödevi veya hesap veya görevleri bitirmede zorluk çekme

-   Sürekli bitmemiş bir aktiviteden bir başkasına geçme

-   Oyalanma

-   Düzensiz çalışma alışkanlıkları

-   Günlük aktiviteleri unutma (örneğin randevuları kaçırma, yemek getirmeyi unutma)

-   Ev ödevi veya günlük işler gibi görevleri tamamlamama

-   Konuşmada daldan dala atlama, diğerlerini dinlememe, aklını konuşmaya vermeme, sosyal durumlarda aktivite kurallarını veya detaylarına uymama

Hiperaktivite belirtileri okul öncesi çocuklarda görülebilir ve çoğunlukla yedi yaşından önce sergilenir. Belirtiler şunlardır:



-           Otururken kıpır kıpır kıpırdanmak

-           Sürekli kalkıp etrafta gezmek veya koşmak

-           Uygun olmayan zamanlarda koşmak veya tırmanmak (gençlerde bu yerinde duramamak olarak görülebilir)

-           Sessizce oynamada veya sessiz boş zaman aktiviteleriyle uğraşmada zorlanma

-           Her zaman gitmeye hazır olma

-           Çoğunlukla aşırı konuşma

Hiperaktivite yaş ve gelişimsel aşamaya göre değişir.

DEHB’li okul öncesi çocuklar sürekli hareket halinde olmaya ve mobilyaların üstünde zıplamaya meyillidir ve oturularak yapılan grup aktivitelerine katılmakta zorluk çekerler. Örneğin, bir hikayeyi dinlemede problem yaşayabilirler.
Okul çağındaki çocuklar benzer davranışları daha az sıklıkta sergilerler. Oturmakta zorluk çekerler, sürekli kıpırdanırlar ve aşırı konuşurlar.
Adolesanlar ve yetişkinlerde hiperaktivite kendini yorulmak bilmezlik şeklinde gösterebilir ve bu kişiler uzun süre sessizce oturarak yapılan aktivitelere katılmakta zorluk çekerler.

Tepisellik (impulsivite) belirtileri şunlardır:

-Sabırsızlık

-Reaksiyonları geciktirmede zorluk

-Sorular tamamlanmadan cevap verme

-Başkasının sırasının bitmesini beklemede zorluk

-Sosyal veya iş ortamlarında problemlere neden olacak şekilde düzenli olarak başkalarını engelleme veya araya girme

-Uygunsuz zamanlarda sohbete başlama

İmpulsivite sürekli bir şeylere veya kişilere çarpmak gibi kazalara sebep olabilir. Ayrıca DEHB olan çocuklar sonucunu düşünmeden tehlikeli aktivitelerle uğraşabilirler. Örneğin riskli yerlere tırmanabilirler.

Bu belirtilerin çoğu ara sıra gençlerde görülebilir. Bununla beraber, DEHB’li çocuklarda bu sık olur, evde ve okulda ve arkadaşlarını ziyaret ettiklerinde. Aynı zamanda çocuğun normal fonksiyonlarını yerine getirmesini engellerler.

Çocuklar sürekli olarak ve en azından iki ortamda (okul ve ev gibi) ve en az altı ay boyunca bu belirtilerim bazılarını veya tamamını sergilediklerinde DEHB teşhisi konur.

UZUN-VADELİ DEHB PROGNOZU

DEHB’li çocukların bazıları — %20 ila %30 – DEHB tedavisiyle iyileşme göstermeyecek şekilde öğrenme problemi yaşarlar. Hiperaktif davranış diğer karışıklığa yol açan bozuklukların gelişimiyle ilişkili olabilir, özellikle yönetim ve zıt-muhalif bozuklukları. Bu ilişkinin neden var olduğu bilinmemektedir.
DEHB’li çocukların çoğunluğu büyük ölçüde uyum sağlar. Bazıları, özellikle yönetim ve zıt-muhalif bozuklukları olanlar, çoğunlukla okuldan atılırlar. Bu bireyler sonraki kariyerlerinde DEHB’li olmayanlardan daha az başarılı olurlar.
Dikkatsizlik çocukluk, adelosans ve yetişkinlik boyunca kalıcı olmaya meyillidir. Hiperaktivite ve impulsivite yaşla beraber yok olmaya meyillidir.
Yaşları ilerledikçe, çocukluklarının ortalarından beri kuvvetli DEHB yaşayan bazı gençler anksiyete veya depresyon deneyimleyebilirler.

Okulda veya evdeki talepler arttıkça kötüleşen bazı DEHB uyarı işaretleri vardır. Bunlar:

-Açıklamaları takip etmekte zorlanma

-Ne evde ne de okulda organize olamama

-Kıpır kıpır olma, özellikle el ve ayakla

-Çok konuşma

-Günlük işler, ev ödevleri dahil olmak üzere projeleri bitirememe

-Detaylara dikkat etmeme ve reaksiyon göstermeme

-Okulda düşük notlar alma

-Düşük notlar nedeniyle akranlarından ayrılma ve ikincil depresyon

DEHB TÜRLERİ

Bazılarında DEHB belirtileri çok barizdir-kıpırdanmak, okulda veya işte dikkatini toplayamamak ve hiçbir işi tam bitirmemek. Bunlara ve diğer belirtilere dayanarak, farklı DEHB türleri belirlediler, bunlar DEHB teşhisinde ve tedavi seçiminde kullanıldı (çoğunlukla Ritalin gibi ilaçlar).
Yine de DEHB belirtileri başka durumlarınkine benzeyebilir ve bazen işaretler gizlidir ve tanımlanması daha zordur. Daniel Amen adında bir psikiyatrist, DEHB’nin tam ve doğru olarak teşhis edilebilmesi için, çeşitli bölgelerin ne kadar iyi işlediğini görebilmek amacıyla beynin içine bakılması gerektiğine inanır. DEHB’li çocukların beyin taramalarına dayanan kendi DEHB alt türlerini geliştirmiştir, bunun tedaviyi daha iyi hedeflediğini ve işe yarayıp yaramadığını gösterdiğini ileri sürer.

Genellikle DEHB nasıl teşhis edilir?

Psikologların, psikiyatristlerin ve pedagogların çoğu Mental Bozukluklar için Teşhissel ve İstatistiksel Kılavuz (DSM-IV)’ de altı çizilmiş olan dikkatsizlik ve hiperaktivite belirtilerine dayanarak teşhis koyar. Bir kişiye DEHB teşhisi konabilmesi için belirtilerinin en az altı ay sürmüş olması ve bireyin okul ve bireysel hayatını engelleyecek kadar şiddetli olması gerekmektedir.

DEHB DİKKATSİZLİK BELİRTİLERİ ŞUNLARDIR:

-Detaylara dikkat etmemek

-Dikkatsizce hatalar yapmak

-Dikkat edememe ve görevi bitirememe

-Dinlememe

-Açıklamaları takip edememe veya anlayamama

-Çaba gerektiren görevlerden kaçma

-Dikkat dağınıklığı veya unutma

-Görevi bitirmek için gereken şeyleri kaybetme

DEHB HİPERAKTİVİTE-İMPULSİVİTE BELİRTİLERİ ŞUNLARDIR:

-Kıpırdanmak

-Durmadan kımıldamak

-Otururken sık sık ayağa kalkmak

-Uygun olmayan zamanlarda koşmak veya tırmanmak

-Sessizce oynamada zorluk çekmek

-Aşırı konuşmak veya sırası gelmeden konuşmak

-Söz kesmek

BU KRİTERLERE DAYANARAK DSM-IV DEHB’Yİ ÜÇ ALT TÜRDE TANIMLAR:

1.DEHB kombine tür: Hem dikkatsizlik hem de hiperaktivite-impulsivite belirtileri

2.DEHB baskın dikkatsiz tür: Dikkatsizlik belirtileri var, fakat hiperaktivite-impulsivite belirtileri yok

3.DEHB baskın hiperaktif-impulsif tür: Sadece hiperaktivite-impulsivite belirtileriı var, dikkatsizlik yok

AMEN’İN DEHB TÜRLERİ NELERDİR?

Çocuk, adolesan ve erişkin psikiyatristi olan ve California, Washington ve Virginia’ da Amen Kliniklerinin tıbbi direktörü olan Amen, kendi DEHB türlerini belirlemek için belirtileri ve beyin taramalarını birleştirerek kullandı.

AMEN AYIRICI ÖZELLİK BELİRTİLERİ OLARAK ŞUNLARI GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURUR:

-Kısa süreli dikkat

-Dikkatini bir şeye vereme yeteneğinin olmaması

-Düzensizlik

-Ertelme (oyalanma)

-Zayıf içsel denetim

Belirtilere ve dikkatle, kısa vadeli hafızayla ve önceden planlamayla ilişkili beyin bölgelerinin aktivitelerini gösteren beyin taramalarına dayanarak Amen şu altı DEHB türünü sıralamıştır:

1.Tip-Klasik DEHB: Tüm DEHB özelliklerini taşıyan belirtiler + hiperaktivite-impulsivite. Uyarıcı ilaç tedavisine iyi karşılık verir.

2.Tip-Dikkatsiz DEHB: Tüm DEHB özelliklerini taşıyan belirtiler, sadece hiperaktivite yerine düşük enerji görülür. Bu tip de uyarıcı ilaç tedavisine iyi karşılık verir.

3.Tip-Aşırı odaklanmış DEHB: Tüm DEHB özelliklerini taşıyan belirtilere ilave olarak muhalefet ve tartışma gibi negatif düşünce ve davranışlar. Uyarıcıyla beraber verilen antidepresana (Prozac gibi) daha olumlu yanıt verme eğilimindedir.

4.Tip-Temporal lob DEHB: DEHB özelliklerini taşıyan belirtilere ilave olarak asabiyet, agresiflik, hafıza ve öğrenme problemleri. Uyarıcılardan ziyade nöbet önleyici ilaçlara (Neurontin gibi) olumlu yanıt verir.

5.Tip-Limbik DEHB:  DEHB depresyon ve düşük enerji ve azalan motivasyonla birleşir. Uyarıcılardan çok uyarıcı antidepresanlara daha iyi cevap verir.

6.Tip-Ateş Çemberi: DEHB ve bipolar bozukluğun karışımı. Huysuzluk, agresiflik ve öfkeyle karakterize edilir. Antikonvülzanlar veya yeni tür antipsikotik ilaçlar uyarıcılardan daha çok işe yarar.

AMEN KENDİ DEHB TÜRLERİNİ NASIL ORTAYA ÇIKARDI?

Amen binlerce psikolojik probleme sahip kişilerin Tek Foton Emisyon Bilgisayarlı Tomografi (SPECT) beyin taramalarını gerçekleştirdi ve analiz etti. SPECT beyindeki kan akışı ve aktivitenin üç boyutlu bir görüntüsünü yaratmak için radyoaktif bir boya kullanır. Genellikle Alzheimer, Parkinson hastalığı ve kafa yaralanmaları için kullanılır. Amen’e göre, bu tip taramalar DEHB ve diğer psikolojik durumlar için de doktorlara daha detaylı bilgi sağlar.
SPECT taramaları doğrudan DEHB teşhisi koyamaz, fakat Amen’e göre, hastanın tıbbi geçmişi ve psikiyatrik gelişimiyle bir arada incelendiğinde, teşhisin ince ayarının yapılmasına yardımcı olabilir. Bu taramaların beyin bölgelerinin doğru mu, zorlanarak mı yoksa yetersiz mi çalıştığını ölçtüğünü ileri sürer. DEHB’li çocuklarda beynin hangi bölgesinin problemli olduğunu bilmek doktorların tedavilerini bu bölgeler üzerinde odaklandırmalarına yardımcı olabilir. Amen’e göre, SPECT aynı zamanda çocuğun ilaç tedavisinin ne kadar işe yaradığını da belirler.

AMEN’İN DEHB YAKLAŞIMININ KRİTİĞİ

Her ne kadar bazı psikolog ve psikiyatristler Amen’i öncü DEHB araştırmacısı olarak görseler de, diğerleri yönteminin karşısındadır. Kritikler, testlerinin çok pahalı olduğunu (taramalar 3.000 doların üzerindedir) ve bilimsel olarak yardımcı olduğu başka araştırmalar tarafından kanıtlanmamıştır.
2005 yılında çocuklar, adolesanlar ve aileleri American Psychological Association (APA) Konseyi, çocuklarda ve yetişkinlerde psikiyatrik bozuklukların teşhisi için beyin görüntülemenin halen deneysel aşamada olduğuna ve genel olarak kullanımını destekleyecek yeterince kanıt olmadığına dair bir yazı yazmıştır. Raporda aynı zamanda SPECT ve uygulanan diğer beyin taramalarının çocuklar üzerindeki uzun vadeli etkileri hakkındaki endişelere de yer verilmektedir.
Her ne kadar Amen hastalarında çok büyük başarı elde ettiğini ileri sürse de, tıbbi toplumda teşhis yöntemleri büyük oranda kabul görmemektedir. Bununla beraber APA Konseyi beyin taramaları tekniklerinde yapılacak ilerlemelerin gelecekte bu taramaları daha faydalı hale getireceğini de bildirir.

DEHB TEDAVİSİNE GENEL BAKIŞ

DEHB tedavisi dikkatsizlik, hiperaktivite ve impulsivite dahil olmak üzere DEHB belirtilerinin kontrol etmeye yardımcı olur. İstikrarlı tedaviyle kişi okulda, işte ve sosyal durumlarda yükümlülüklerini daha iyi yerine getirir.
DEHB tedavisi çok yönlüdür, DEHB ilaç tedavisi veya davranışsal modifikasyon terapisi veya her ikisini de içerir. DEHB tedavisi hem DEHB’li çocuğun veya adolesanın hem de ailenin ihtiyaçlarını karşılamalıdır.

ÇOCUKLAR VE ADOLESANLAR İÇİN NE TÜR BİR DEHB TEDAVİSİ ÖNERİLMEKTEDİR?

Araştırmalar, uyarıcı ilaç tedavisinin, diğer ilaçların ve davranış terapisinin emin ve etkili olduğunu kanıtlamıştır. Bu tedaviler sadece DEHB belirtilerini  hafifletmekten daha çok şey yapmıştır. Çocuğun kurallara uymasını, akranlarıyla ve ailesiyle ilişkilerini geliştirmesine de yaramıştır. DEHB’li ilkokul öğrencileri üzerinde etkili olduğu görülen iki etkili tedavi stratejisi vardır. Birincisi, yakın takip altında yapılan ilaç tedavi programıdır. Diğeri ilaç tedavisiyle beraber yoğun davranış terapisidir. Kapsamlı bir araştırmada 10 çocuktan dokuzu bu iki tedavi stratejisinden biriyle ciddi anlamda gelişim göstermiştir.
DEHB’li çocuklar ve adolesanlar için en etkili tedavi yaklaşımı multidisipliner yaklaşımdır. Bu yaklaşım, birbiriyle en iyi çalışan ve birbirini destekleyen çoklu unsurları içerir. DEHB tedavisinde kullanılan multidisipliner yaklaşımın unsurları şunlardır:

-Teşhis ve tedavi hakkında hem ebeveynleri hem de çocuğu eğitmek

-DEHB ilaç tedavisi

-Davranış yönetimi terapisi

-Okul öğretmeni katılımı

-Okul danışmanı katılımı

ÇOCUKLARDA DEHB TEDAVİSİNDE HANGİ İLAÇLAR KULLANILIR?

Birincil DEHB ilaçları uyarıcılar, uyarıcı olmayanlar ve antidepresanlardır.
DEHB’li çocuklarda ve adolesanlarda çoğunlukla uyarıcılar kullanılır. Bunlar metilfenidatlar — Ritalin, Metadate, Concerta — veya amfetaminler: Dexedrine, Dextrostat, and Adderall. Daha yeni bir ilaç olan Vyvanse, bir amfetamin türüdür, diğer uyarıcılardan daha kalıcı ve daha az bağımlılık yapıcı olarak formüle edilmiştir.
DEHB’li çocuklar ve adolesanlar için diğer FDA onaylı uyarıcı olmayan ilaçlar Strattera ve Intuniv’dir. Strattera, beyin kimyasalı norepinefrin seviyesinde işlev görür ve DEHB belirtilerini tedavi ve kontrol etmede oldukça etkilidir. Intuniv, beyindeki belli reseptörleri etkiler ve konsantrasyon ve dürtü kontrolünü geliştirir. Bu her iki ilaç da uyarıcılardan daha az bağımlılık yapma riskine sahiptir.
Antidepresana Wellbutrin’in DEHB tedavisinde faydalı olduğu görülmüştür. Bir uyarıcının toleransı veya istismarı bir problem haline geldiğinde, Wellbutrin alternatif tedavi olarak kullanılabilir.
Antidepresanlar DEHB’nin her üç ana unsuru (dikkatsizlik, impulsivite, hiperaktivite) üzerinde de pozitif etkiye sahiptir. Uyarıcı ilaç tedavisinin yetersiz olduğu çocuklar için bir başka seçenektir. Uyarıcı ilaçların tik veya uykusuzluk gibi yan etkilerini deneyimlemiş olan çocuklar için de bir alternatiftir.
Araştırmalar farklı türlerde antidepresanların DEHB tedavisinde faydalı olduğunu göstermiştir.
Bunlar:

-Trisiklik antidepresanlar hem çocuklarda hem de adolesanlarda yararlıdır. Bu antidepresanlar nispeten daha ucuzdur. Yine de bazı hoş olmayan yan etkileri vardır: ağız kuruluğu, kabızlık veya idrar problemleri. Trisiklik antidepresanlara örnek olarak:

-Pamelor

-Aventyl

-Tofranil

-Norpramin

-Pertofrane sayılabilir.

-Wellbutrin DEHB tedavisinde hem çocuklar hem de yetişkinler üzerinde oldukça etkilidir. Genelde iyi tolere edilir. Anksiyete, baş ağrısı veya nöbet problemi olanlarda yan etkileri problem yaratabilir.

-SSRI’lar “Prozac” tipi ilaçlardır. Örneğin Lexapro ve Zoloft denenmiş olan SSRI’lardır.

-Effexor ve Effexor XR daha yeni antidepresanlardır. Beyinde norepinefrin ve serotonin seviyesini yükseltirler. Yetişkinlerde, çocuklarda ve gençlerde ruh halini ve konsantrasyonu geliştirirler.

-MAO inhibitörleri DEHB’yi tedavi edebilen antidepresanlar grubundandır.  Fakat belirli ve tehlikeli yan etkileri olduğu için nadiren kullanılırlar. Yiyecekler ve diğer ilaçlarla da negatif etkileşimleri vardır. Diğer ilaçların başarısız olduğu kişilerde faydalı olabilirler. Örnekler: Nardil veya Parnate.

Bazı çocuklar için uyarıcı ilaç tedavisi antidepresanlarla birleştirilebilir. Anksiyete, depresyon veya diğer ruh hali bozukluğu olan DEHB’li çocuklarda bu birleşim oldukça işe yarar.
Catapres ve guanfacine normalde yüksek tansiyon için kullanılan ilaçlardır. DEHB’de de bazı faydaları olduğu görülmüştür. Bazen tek başına bazen uyarıcı ilaçlarla beraber verilirler. Bu ilaçlar DEHB olanlarda mental işleyişi ve davranışı geliştirebilir.

DEHB İLAÇ TEDAVİSİNİN YAN ETKİLERİ VAR MIDIR?

DEHB ilaçlarının bazen yan etkileri vardır, fakat bunlar tedavinin başında gerçekleşir ve hafif ve kısa ömürlüdürler. En çok görülen yan etkileri:

-Azalan iştah/kilo kaybı

-Uyku problemleri

-Baş ağrısı

-Gerginlik

-Sosyal gerileme

-Mide ağrıları

-Akne

Uyarıcı olmayan ilaçlar mide ekşimesi, baş ağrısı, abdominal ağrı, yorgunluk, uyku hali ve diğer belirtilere sebep olabilir.
Antidepresanların potansiyel yan etkileri; kalp atışı ve ritim değişiklikleri, ağız kuruluğu, baş ağrıları ve sersemliktir. Bu ilaçların kullanımı daha dikkatli gözlem gerektirir.

Çoğu vakada, doktorlar DEHB ilaç tedavisinin yan etkilerini şu stratejilerle kontrol edebilir:

-İlaç dozunu değiştirmek

-Medikasyon şemasını ayarlamak

-Farklı ilaç kullanmak

Eğer çocuğunuzda yan etkiler görülüyorsa, doktorunuzu arayın. Doktorla konuşmadan herhangi bir değişiklik yapmayın.
Nadiren DEHB ilaçları ciddi yan etkilere sebep olur. Örneğin bazı uyarıcı ilaçlar çocuklarda ani ölümlere ve kardiyovasküler problemlerle ilişkilendirilmiştir. Depresyon ve Anksiyete gibi psikiyatrik durumları şiddetlendirebilirler. Uyarıcı olmayan Strattera gençlerde artan suisidal düşünce riskiyle ilişkilendirilmiştir. Yeni bir DEHB ilaç tedavisine başlamadan önce kesinlikle doktorunuzla tüm potansiyel riskler hakkında konuştuğunuzdan emin olun.

DEHB’DE DAVRANIŞSAL TERAPİ NASIL FAYDALI OLUR?

Davranış terapilerinin bazı formları DEHB üzerinde çok az bir etkiye sahiptir. Fakat bir davranış yönetimi terapisi türü başarıyla kullanılabilir. Bu DEHB tedavi yaklaşımı ilaçla veya ilaçsız kullanılabilir.
Davranış yönetimi terapisiyle, lisanslı bir mental sağlık uzmanı-psikolog, sosyal danışman veya aile terapisti-hem siz hem de çocuğunuzun öğretmeniyle beraber çalışacaktır. Terapist sizi çocuk davranış yönetimi hakkında eğitecek. Aynı zamanda minör uygunsuz davranışı görmezden gelmeyi öğreneceksiniz.
Size ve çocuğunuzun öğretmenine çocuğun davranışını-negatif bir davranış yerine–DEHB’nin bir fonksiyonu olarak görmeniz öğretilecek. Seanslar size uygun davranış üzerinde odaklanmayı öğretme amacını taşır. Bunu, ödüllendirme veya imtiyazlarını elinden alma formunda hemen ve tutarlı sonuçları uygulayarak yapacaksınız.

Davranışsal yönetim terapisinin unsurları şunlardır:

-Hedef belirleme – Siz ve öğretmeni çocuğunuza belirli hedefler koymayı ve bunları tamamlamayı öğrenmesine yardımcı olacaksınız. Örneğin: bir ev işini bitirmek, bir sınıf görevini bitirmek, parkta barışçıl bir şekilde akranıyla oynaması, bir saat veya daha fazla masasında oturması

-Ödüller ve sonuçlar – Çocuğunuz kendi hareketlerinin karşılığını alır – ödül veya sonuçlar. Örneğin bilgisayarda geçireceği ilave zaman iyi davranışlarının veya bir hedefi tamamlamasının sonucudur. Negatif davranışın sonucu ise bu zamanın elinden alınması veya bir imtiyazı kaybetmesi olabilir.

-Uzun süreli kalıcı terapi – Çocuk bu davranışsal değişiklikleri benimseyene kadar, çocuğunuzla hedef koyma, ödül ve sonuç davranışını devam ettirmeniz önemlidir.

Amerikan Pediatri Akademisi (AAP) kılavuzları DEHB’li çocuklara ilaç tedavisi, davranış terapisi veya her ikisini de tedavi amaçlı olarak önerir. Mental Sağlık Ulusal Enstitüsü (NIMH) tarafından yapılan bir araştırmada sadece davranış terapisi gören DEHB’li bireylerin daha hafif veya daha az göze çarpan DEHB belirtilerine sahip oldukları saptanmıştır.
Çocuğunuzdaki DEHB için emniyetli ve etkili bir tedavi aradığınızdan, tedavinin çocuğunuzun ihtiyaçları için biçilmiş kaftan olması gerektiğini unutmayınız. Her zaman doktorunuzla neyin çocuğunuz için iyi olacağını konuşun.

DEHB BESLENME DEĞİŞİKLİKLERİ VE VİTAMİNLERLE TEDAVİ EDİLEBİLİR Mİ?

Geçmişte uzmanlar ve aileler DEHB’nin beslenme değişiklikleriyle-boyalı gıda, şeker ve salisilatların kullanılmaması-tedavi edilebileceğini ummuşlardı. Bazı uzmanlar büyük dozlarda vitaminin ve doğal diyetsel takviyeleri muhtemel DEHB tedavisi olarak savunmuştu. Bazı ebeveynler glütensiz beslenmenin DEHB’yi tedavi ettiğini veya belirtileri azalttığını öne sürmüştü.
İyi dengelenmiş bir beslenmenin optimal sağlık için en önemli şey olduğu inkar edilemez. Fakat bilimsel araştırmalar diyetsel faktörlerin veya bir vitamin eksikliğinin DEHB’ye neden olduğu fikrini desteklememektedir.

Yetişkinlerde DEHB nasıl tedavi edilir?

Yetişkinler de multidisipliner tedavi yaklaşımından fayda sağlarlar. Bu yaklaşımlar şunlardır:

-Bilişsel davranış terapisi (CBT)

-İlaç tedavisi

-Evlilik ve bireysel destek grupları dahil olmak üzere destek ve eğitim

-Beceri eğitimi

DEHB’li yetişkinlerde uyarıcı ilaç tedavisi en yaygın olanıdır. Gerçekten de, DEHB’li yetişkinlerin %58’i uyarıcı ilaç kullandıklarında daha iyi odaklandıklarını ve daha az Hiperaktif ve impulsif olduklarını söylemektedir.
Eğer uyarıcıların rahatsız edici yan etkileri olursa veya etkili olmazlarsa, doktorunuz atomoxetine (Strattera) veya uyarıcı olmayan ilaçları önerebilir. Bupropion (Wellbutrin), veya trisiklikler (imipramine, nortriptyline, and desipramine) gibi belirli antidepresanlar bazen DEHB olan yetişkinlerde kullanılabilir.

Fibromiyalji Nedir? Belirtileri Nelerdir ? Nasıl Tedavi Edilir.

Fibromiyalji, osteoartritten sonra en yaygın olan arterit ilişkili hastalıktır. Halen günümüzde çoğunlukla yanlış teşhis konur ve yanlış anlaşılır. Karakteristikleri arasında yaygın kas ve eklem ağrısı, yorgunluk ve diğer semptomlar vardır. Fibromiyalji depresyona ve sosyal izolasyona neden olabilir.

Fibromiyalji sendromunu (FMS) anlatırken, semptomlara değineceğiz, teşhisi ve tedavisinden bahsedeceğiz. Fibromiyaljinin hayatımızdaki etkilerinden de bahsedeceğiz. Bu etki FMS ile gelen büyük fiziksel ve psikolojik zorlanmadan dolayıdır. Bu zorlanmalar çalışma saatlerimizi azaltarak, gelir ve hatta iş kaybına yol açabilir.
Fibromiyalji sendromu semptomlar topluluğudur. Bu semptomlar bir arada oluştuğunda, belirli bir hastalığın veya hastalığın gelişme ihtimalinin çok yüksek olduğunun habercisidir. Fibromiyalji sendromunda şu semptomlar çoğunlukla gerçekleşir:

-    Anksiyete veya depresyon
-    Düşük acı eşiği veya hassas noktalar
-    Aciz bırakan yorgunluk
-    Geniş alana yayılmış ağrı

12 milyon Amerikalıda Fibromiyalji vardır. Çoğunluğu yaşları 25-60 arasında değişen kadınlardan oluşur. Kadınlar erkeklere nazaran 10 kat daha fazla bu hastalığa yakalanırlar.
Fibromiyalji her yerinizin ağrımasına neden olur. Felç edici yorgunluk semptomlarına sahip olabilirsiniz-hatta uyanırken bile. Vücuttaki belirli noktalara dokunulması bile acı verir. Şişlik, yoğun seviyede rahatsızlık veya dinlendirici olmayan uyku ve ruh hali rahatsızlıkları veya depresyon deneyimleyebilirsiniz.
Hiçbir egzersiz yapmadan ve hatta herhangi bir nedeni olmadan, kaslarınız sanki aşırı çalışmış veya çekilmiş gibi hissedebilirsiniz. Bazen kaslarınız seğirir, yanar veya bıçak gibi bir ağrı saplanır.

Bazı Fibromiyalji hastalarının boyun, omuz, sırt ve kalça eklemlerinde ağrı ve acı olur. Bunlar uyumalarını ve egzersiz yapmalarını engeller. Diğer Fibromiyalji semptomları şunlardır:

-    Abdominal ağrı
-    Anksiyete ve depresyon
-    Kronik baş ağrısı
-    Uyuyamama veya uykusu hafif olma
-    Ağız, burun ve gözlerde kuruluk
-    Kalkar kalkmaz yorgunluk
-    Soğuğa ve/veya sıcağa karşı aşırı hassasiyet
-    Konsantre olamama (fibro fog denir)
-    İnkontinans
-    Irritabl Bağırsak Sendromu (Bowel Sendromu)
-    Parmaklarda veya ayakta uyuşma veya karıncalanma
-    Ağrılı adet görme
-    Tutukluk

Fibromiyalji osteoartrit, bursit (kesecik iltihabı) ve tendinit (tendon iltihabı) benzeri işaretler ve hislere neden olur. Bazı uzmanlar bunu arterit ve benzeri rahatsızlıklar grubuna koyar. Fakat bursit ve tendinit ağrısı belli bir bölgede olur, oysa Fibromiyalji geniş alana yayılan ağrı ve acıdır.

FİBROMİYALJİ TANI

Fibromiyalji teşhisinde belirli bir laboratuvar testi yoktur. Doğru bir teşhis koyabilmek için doktorunuz kapsamlı bir fiziksel muayene yapacaktır ve tıbbi geçmişinizi inceleyecektir. Genellikle fibromiyaljiye eleme yöntemiyle teşhis konur. Yani doktorunuz benzer semptomları olan diğer hastalıkları eleyerek teşhis koyacaktır.
Daha ciddi hastalıkları elemek için, doktorunuz belirli kan testleri yapacaktır. Örneğin, doktorunuz tam kan testi isteyebilir. Glikoz, tiroit gibi testler de isteyebilir, çünkü bunlar da benzer semptomlara sebep olur. Yorgunluk, kas ağrıları, halsizlik ve depresyon semptomları arasındadır.
Diğer hastalıkları elemede kullanılabilecek diğer laboratuvar testleri şunlardır: lyme titer, antinükleer antikorlar (ANA), romatoid faktör (RF), eritrosit sedimentasyon oranı (ESR), prolaktin seviyesi ve kalsiyum seviyesi.
Ayrıca doktorunuz bir inklüzyon teşhisi yapacaktır. Yani American College of Rheumatology tarafından belirtilen Fibromiyalji sendromunun tanısal kriterlerine semptomlarınızın uyduğundan emin olacaktır. Bu kriterler en az üç ay boyunca geniş bir bölgede-bedenin hem sağı hem solu, belin üstü ve altı, göğüs, ense, sırtın ortası veya altı-süre gelen ağrı, bedenin çeşitli yerlerinde hassas noktalar bulunmasıdır.
Doktorunuz yorgunluk, uyku bozukluğu ve ruh hali bozukluğu gibi semptomların şiddetini değerlendirecektir. Bu, FMS’nin yaşam kalitenizde, fiziksel ve duygusal fonksiyonunuzdaki etkisinin ölçülmesine yardımcı olacaktır.

FİBROMİYALJİ TEDAVİ

Fibromiyaljinin ve tüm semptomlarının tedavisi yoktur. Bunun yerine, çok sayıda geleneksel ve alternatif tedavilerin bu zor sendromu tedavi etmede etkili olduğu görülmüştür. Bir tedavi programı ilaçları, egzersizi-güçlendirici kondisyon hareketleri ve aerobik-ve davranışsal teknikleri kapsar.
American College of Rheumatology’ ye göre, birincil olarak fibromiyalji ilaç terapisi semptomları tedavi eder. FDA üç ilacı fibromiyalji tedavisi için onaylamıştır: Lyrica, Cymbalta ve Savella. FDA’ ya göre Lyrica-aynı zamanda zona veya diyabet nedeniyle oluşan sinir ağrılarının tedavisinde de kullanılır-bazı hastalarda fibromiyalji ağrısını hafifletir. Cymbalta ve Savella serotonin ve norepinefrin geri alım inhibitörleri (SNRIs) sınıfındandır.
Flexeril, Cycloflex, Flexiban, Elavil veya Endep gibi Trisiklik ilaçların düşük dozların FMS ağrılarının tedavisinde etkili oldukları saptanmıştır. Ayrıca, dual geri alım inhibitörleri olarak bilinen antidepresanlar da (Effexor) pozitif etki gösterir. Neurontin de fibromiyalji tedavisi için umut vericidir.
Doktorunuz Prozac, Paxil veya Zoloft gibi antidepresanlar yazabilir. Bu ilaçlar depresyon, uyku bozukluğu ve ağrı hissini hafifletebilir. Yakın zamanda araştırmacılar antiepileptik ilaç Neurontin’in ümit vaat edici bir fibromiyalji tedavisi olduğunu saptamıştır.
Steroid yapıda olmayan antienflamatuar ilaçların (NSAIDS), Cox-2 inhibitörler dahil olmak üzere, FMS ağrısı tedavisinde etkili olmadıkları saptanmıştır. Opioid ilaçlardan kaçınılmalıdır, hem uzun vadede işe yaramazlar hem de alışkanlık yaparlar.
Alternatif tedaviler, her ne kadar yeterince denenmemişlerse de, fibromiyalji semptomlarıyla başa çıkmada kullanılabilirler. Örneğin; terapötik masaj kasları ve yumuşak dokuları hareket ettirerek derin kas ağrılarını hafifletir. Hassas noktalardaki ağrıların hafiflemesine, kas kasılmalarının ve gergin kasların gevşemesine de yardımcı olur. Miyofasyal gevşeme terapisi bağ dokularını nazikçe gererek, yumuşatarak, uzatarak ve tekrar düzene koyarak rahatsızlığı hafifletir.
Amerikan Ağrı Cemiyeti en azından haftada iki üç kez orta yoğunlukta aerobik önerir. Ayrıca hipnoz, akupunktur, terapötik masaj ve kiropraktik uygulamayı da önerir.
Alternatif terapilerin yanında, her gün dinlenmek ve rahatlamak için zaman ayırmak da önemlidir. Relaksasyon terapileri-derin kas relaksasyonu veya derin nefes egzersizi-fibromiyalji semptomlarını tetikleyen ilave stresi azaltmaya yardımcı olabilir. Düzenli uyku saatleri de önemlidir. Bedenin kendini onarabilmesi için uyku gereklidir.

8 Mart 2015 Pazar

Seker hastaligina alisma evresi

  Bir olay karisinda vucudunuzun dengesizlesmesiyle veya ani sinirlenme durumunu ogrenme amaci ile doktora gidiyorsunuz ve supriz! Seker hastasisiniz...  ilk once bir saskinlik, sonra saskinlik yerini burukluga birakir ve bununla nasil yasayacaginizi, bir daha hayatinizin nasil eskisi gibi olucağini, bu duruma nasil alisacaginizi eğer tip 1 sekeriniz ciktiysa bunun daha cok erken oldugunu düsünmüssünüzdür buyuk ihtimalle.. Birde insulin verdiyse doktorunuz, hergün kendinize iğne yapmak belki günde 2 kere, icinizi yer bitirir. evet, cok zordur seker hastaligini kabul edebilmek, bu duruma adapte olmak ve hayatiniza davetsiz bir misafir almak. Üstelik bu misafir tehlikeli bir hastalik..
Gece uykularinizdan uyanicaksiniz buyuk ihtimalle ilk donemler, yasamin kiymetini daha iyi anlamaya baslayacaksiniz. Simdiye kadar kafanizi taktiginiz ufak dertler artik sizi etkilememeye baslayacak. Hayata bakisiniz degisecek cünkü daha bir umutla bakicaksiniz hayata..
Seker hastasi olmaniza neden olan en buyuk sorun genetiktir fakat seker hastaliginin erken yasta cikma nedeni psikolojiktir yani depresyon durumudur. Seker hastasi oldugunuzu ogrendiginizde bir danismandan yardim almanizi siddetle oneririm..
Yavas yavas ve mecburiyetle alismaya baslayacaksiniz seker hastaligina ve bir sure sonra insulin yaparken aglamamaya baslayacaksiniz. O gune kadar sabretmelisiniz. Yarin seker hastaligini saglikli yasama nasil cevirebilirsiniz? ile ilgili bilgiler vericem takipte kalınız.

7 Mart 2015 Cumartesi

Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun

Kadınlar günümüz kutlu olsun, kadınların sevgi ve en önemlisi saygı gördüğü, kadına şiddetin olmadığı bir dünya dileğimle. Her kadın çiçektir, annedir.


Şeker Hastalarına Müjde!

   Merhabalar, şeker hastaları için özel olarak hazırladığımız yazı dizimizle yarın karşınızdayız.

Şeker hastalığına alışma süreci,
Şeker hastaları için özel yiyecekler,
Psikolojik olarak destekler,
Ani ruh değişimleri hakkında çözümler,
Vücudunuzla uyum sağlamanız,
Şeker hastalığını sağlığa dönüştürmeniz
Şeker hastalığının getirdiği her türlü soruna karşı size yardımcı olmak için buradayız.

   Şeker Hastalığının en büyük yan etkisi olan depresyonu aşmanızda biz yanınızdayız. Sevgi ve güvenle kalın.

Sinir Kafa Karışıklığı ve Depresyon Belirtileri

Kafa karışıklığıyla başa çıkabilmek zor da olsa bu karışıklık genellikle psikolojik bozukluğun başlangıç sebebidir. Herhangi bir sorunla karşılaşıldığında ne yapılacağının bilinmemesi veya karar verilememesi, sorunun çözümsüz kalmasına dolayısıyla kafa karışıklığının büyümesine neden olur.

Problem karşısında kararsız kalınması ve stres yapılması, bu gibi durumların sıkça yaşanması, ileride sinir hastalıklarına ve kararsız bir kişiliğe sahip olunmasına kadar ilerleyebilir.
Peki böyle durumlarla karşılaşıldığında ne yapılabilir? Sakin olmakla işe başlamak ilk adımdır. Derin bir nefes almak ve sorunu gözden geçirmek gerekir.
Hangi davranışın sonucunda, nasıl bir durumla karşılacağı, hangi kararın daha olumlu sonuç vericeğini, hangi kararın daha faydalı olacağını derince düşünmek gereklidir. Problemin nedeni güvenilen kişilerle paylaşılmalı ve kıüişi tarafından doğru karar verilmelidir.

Stres yapmak, sinirli bir ruh hali içine girmek size zarar vericidir. Sakin olabilmek için değişik teknikler uygulayabilirsiniz. En çok tercih edilen ve bilinen teknik nefesi tutarak içinizden 10 a kadar yavaşça sayılmasıdır. Kendinizi sakinleştirmek için saydığınız 10 saniye nefes düzeninizin sağlanmasını, kalp atışlarınızı ün düzenlenmesini, sakinleştiri hormanlarım salgılanmasını kısacası vücudunuzun kontrol altına alınmasını sağlayacaktır. Bu sayede daha düzgün düşünebilecek ve neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar verebileceksiniz. Sinirliyken alınan kararlar genellikle ani ve yanlış olacağından dolayı bu yöntemle ya da kendinizce geliştirdiğiniz bir yöntemle sakinleşmeniz ve kararları öyle vermeniz önemlidir.

5 Mart 2015 Perşembe

Alışveriş Kadınlar ve Depresyon

    Alışveriş deyince akla neden kadınlar gelir hiç düşündünüz mü? Ya da indirim deyince? Kadınlar genelde alışverişe düşkünlükleriyle bilinirler, bazıları rahatlamak için, bazıları ise ihtiyacı olduğu için yapar alışverişi. Çoğu zaman ölçülü olmaz yapılan alışveriş. Gerekli gereksiz ne varsa toplanır. Gereksiz bir şey görürseniz ve neden aldığı soracak olursanız 'ihtiyacım vardı' diyecektir kadın.
Yaşamımızın bir parçasıdır alışveriş ve herkes kendi zevk dalında sever alışverişi. Kadınlar çoğunlukla giyim, aksesuar, kozmetik gibi bölümleri sever alışverişte. İstisnalarda vardır tabiki.

Elektroniğe düşkün kadınlarda olması mümkün. Peki kadınlar ihtiyacı olmasa bile neden alışveriş yaparlar, yolsa bu bir hastalık mıdır? Hastalık kısmına geçmeden önce, kadınlar streslerini atmak için ve kafalarını dağıtmak için alışveriş yaparlar. Birde indirim varsa değmeyin keyfine. Bazı kadınlar evlerine ısınabilmek için ufak tefek süs objeleri alırken, bazıları beğendikleri ayakkabının ya da farklı bir objenin her rengini alırlar. İşte bu her rengini alma durumu hastalığa yakın olan boyuttur.

Bu gibi davranışta olan kadınların sosyal hayatlarında veya iç dünyalarında güçlü problemler var demektir ve bu depresyon başlangıcı olabilir. Eşiyle anlaşamıyor olabilir, ailesiyle sorunları olabilir ve akla gelmeyecek farklı sorunları olabilir. Ufak ya da büyük olması önemli değildir sorunun.

Problem olan kısmı, kişinin bu konuya fazlaca takılı kalmış olması ve beynini bu konuyla fazla şekilde meşgul ediyor olmasıdır. Kişi kendini alışverişe vererek rahatlama yolunu seçmiştir. ya da çok zengindir.
Eğer ki bütçeniz her istediğinizi alabileceğiniz kadar bol değil ise ki nüfusun çoğunluğu ekonomik olarak çok üst seviyelerde bulunmamakta, kendinizi rahatlatmanın farklı bir yolunu bulmanızı veya ufak eşyalar alarak kendinizi ikna etmenizi öneririm. Alışverişle sorunlarınızı çözemezsiniz, bir yardım almaya ihtiyacınız olabilir.

3 Mart 2015 Salı

Aile ve sevgili tartışması

 Aile ile sevdiğimiz kişi arasında kalmak, düşüncesi bile korkunç geliyor değil mi? 'Onu çok seviyorum ama annem/babam kabul etmiyor' diye içinizden geçiyorsa ve ne yapacağınızı düşünmeden edemiyorsanız doğru yerdesiniz.

Bir tarafta sizi büyüten, sizin için gerekirse canından vazgeçecek kadar seven biricik anne-babanız, diğer yanda ömrünüzün geri kalanını paylaşacak kadar çok sevdiğinix, belki binbir zorlukları beraber aştığınız, kalbinizin atmasına neden olan sevdiceğiniz... Seçim yapmak gerçekten çok zor. Acaba gerçekten bir seçim yapmaya gerek varmı, yok mu.

Bu konuda tarafların birbirini neden sevmediği, anlaşamadığı önemli derecede mühimdir. Sevdiğiniz insanın ailenize karşı veya ailenizin sevdiğiniz kişiye saygısızlık yapıp yapmamış olması önemlidir. eğer ki hiç bir sebeb yokken aileniz sevdiğinix kişiyi onaylamadığını söylüyor ise ailenizle derin bir konuşmaya girmeniz gerekebilir. Sevdiğiniz kişi ailenizle iyi anlaşabilmek için elinden geleni yapacaktır, ancak patavatsız bir kişi ise ailenizden ters tepki alabilir.

Bir şekilde siz veya karşınızdaki kişi ailelerden biriyle tanıştıysa ve ortada anlaşmazlık varsa, iki tarafta kararında oldukça katıysa, sorunu çözmek size düşüyor. Ya ailenizi ikna etmenix ya da sevdiğinizden vazgeçmeniz gerektiğini düşünmeyin. fakat ailenizin haklı olduğunu düşünüyorsanız ailenizin sözünü dinlemenizi öneririm, zira tecrübeleri sizden çok daha fazladır.

Bir yönden bakıldığında ise, ailenizle tanıştırdığınıza göre çok seviyor olmalısınız ve ömrünüzü gçireceğiniz, bir ömür yanınızda olacak kişi sevdiğinixdir. Sizden vazgeçmeyeceğini düşünüyorsanız ve iyi biri olduğuna inanıyorsanız sevdiğinizi bırakmamalısınız.

2 Mart 2015 Pazartesi

Motor Sevgisi ve Tutkusu

Motor özgürlük tutkunlarının vazgeçilmez sevdasıdır. Hayattan bunaldığında, haykırmak istediğinde, başını alıp gitmek istediğinde motora koşar motor tutkunları. Ayrı bir sevdadır motor. Hız arttığında yüzünüze vuran rüzgarı hissetmediyseniz hayattan çok şey kaçırıyorsunuz demektir.
     Motor sevdasının özgürlüğü olduğu kadar zorluğuda vardır. Hayatınızın pamuk ipliğine bağlı olduğunu hissetmenin verdiği adrenalinin yanında, en ufak bir dengesizlikte hayatla ölüm arasındaki o ince çizginin tehlikeli ucuna geçmeniz an meselesidir. Ne var ki bu tehlike durumunun yaşattığı duygu motor tutkunlarında mutluluk verici bir duygudur. Bu tutkununda güzel yanı odur zaten, boş olan bir şeye tutku ya da sevgiyle bağlanılmaz öyle değil mi?
     Motorcuları en çok bahar aylarında görürsünüz. Öyleki güneşli ama serin hava motorcular için idealdir. Bu sayede bütün ekipmanları giymişken terlemeden ve soğuktan üşümeden motorun zevkine doyasıya varılır. 
     Motor severlerdeki tehlike duygusunun adrenaline çevrilme nedeni giyilen ekipmanların son derece güvenli olmasıdır. Buna dikkat etmek çok önemlidir, her hangi bir kaza durumunda eğer ekipmanlarınız yoksa ölümcül olabilir. Arabadaki şansınız motor da işe yaramaz maalesef, motor affetmez.
     Kişinin motoru sevmesindeki psikolojik etkiler ailesel ve çevresel olarak ayrılabilir. Eğer ailenizden biri motorcuysa sizin kız yada erkek ya da kadın olmanız önemli değildir. Sizde motorcu olabilirsiniz. Küçüklükten beri babanızın motoru varsa ve hiç merak edip öğrenmek istemediyseniz bu işte bir gariplik olabilir. Tabiikide sevmeyenler olabilir. Ama motor tutkunu olanlar, motor sevmeyenleri anlayamayabilirler. Motor sevmemenize engel olan duygu büyük olasılıkla korkudur. Şunu bilmelisiniz ki gerçekten dikkatli ve tam ekipmanla binilirse motor son derece sağlıklı birşeydir.
     Herhangi bir taşıtı kullanırken alkol alınmaması gerektiği gibi, motor konusunda buna ekstra dikkat edilmesi gerekir. Bir anlık denge kaybınız geri dönüşü olmayan kayıplara sebeb olabilir.
      Kendinize motoru sevebilmek için bir şans verin, zararlı çıkmazsınız. Özgürlüğün sınırını zorlamanın verdiği hazı tadarsanız bir daha vazgeçemezsiniz. Motor sevgisi içinizden gelen bir tutkudur. Rüzgarın hırçın serinliğini hissetmeniz dileğiyle..


Yaşar Kemal vefat Etti Sevenlerin başı sağolsun