28 Şubat 2015 Cumartesi

Hamilelikteki Ruhsal Değişimler ve Depresyon

Hamilelik sırasında yaşanan ruhsal değişiklikler, kimi zaman içe kapanma, kimi zaman ise doyunca yaşama isteği oldukça normal duygulardır. kadınsal hormanlar sebebiyle bir an bir anı tutmayacak şekilde ruhsal değişim yaşamalar bazen baş ağrıtıcı olabilir.
Bu duygusal değişikliklerin sakinlik ve sabırdan başka bir çözümü doğuma kadar yoktur maalesef.

Bebeğinizi kucağına alacağınız güne kadar sabrınızı sürdürmeniz sizin ve bebeğinizin ruh sağlığı için önemlidir. Hamileliği sinirli geçen annelerde, doğumdan sonra bebekte de sinirlilik durumu, sürekli ağlama ve hırçın bir yapı gözlenir. bu nedenle kendinizi oldukça sakin tutmak ve pozitif duygular hissetmek için çaba sarfetmelisiniz.
bunun için uygulayabileceğiniz yollar arasında doktorunuzun kontrolünde hafif sporlar, yoga başta geliyor.
Yoga için özellikle pahalı yerlere gitmenize gerek yok. asağıya eklediğim video gibi videolardan yardım alarak, kendinizi kesinlikle tehlikeye atmadan hareketleri deneyebilirsiniz.
eşinizdende sizin duygu değişikliklerinize karşı saygılı olmasını ve destek olmasını rica ediniz. Mutlu bir hamilelik bebeğinizin mutlu bübir birey olması için gereken ilk adımdır.
müzik dinleyerekte rahatlamanızı sağlayabilirsiniz. sakin müzikler bebeğinizinde iç huzurunu sağlayacaktır.
 Özendiğiniz her şeyden makul miktarda yemelisiniz, hayatınızın en şanslı döneminizdesiniz. Hayatın size sunduğu bu şansın kiymetini bilmelisiniz.
hamileliğin sebeb olduğu depresyondan korunmanız için yardımcı olabilecek önlemler bunlar, daha sağlıklı bir hamilelik için neşenizi eksik etmeyin.


27 Şubat 2015 Cuma

Hayat Dik Durabilenlere Yanındakiler Kadar Güzel!


Suçlu muyum? Depresyon belirtileri

Yanlış birşey yapıldığında düruhsal durumumuzda  pişmanlığa benzer, vicdan azabı hissinde 'suçluluk duygusu' denen duygulanım görülür. Bazı insanlarda bu durum normalde olmasından kat kat daha fazla boyutlarda görülür ve bu suçluluk duygusu fazlalığı depresyon belirtisi olabilir.

Suçluluk duygusunun depresyon belirtisi olması için , ortada herhangi bir neden olmasa dahi sürekli bu duyguyu hissetmek gerekir. en ufak hatalarda bile suçluluk duygusunun hissedilmesi kişinin günlük hayatını da etkilemeye başlayacaktır. kişi bu duygunun verdiği huzursuzluğu yaşamak yerine evden çıkmamayı ve asosyal olmayı istemsiz bir şekilde tercih edecektir. Bunun sonu ise kaçınılmaz depresyondur.

Suçluluk duygulanımından kurtulmak çok kolay olmasada verdiği huzursuzluktan biraz olsun uzaklaşmak mümkün. Hayatta kendinize ufak hedefler koyarak ve bunları bAşardıkça kendinizi ödüllendirmek size hem huzur hemde umut verecektir ve bu şekilde suçluluk duygusunun getirdiği depresyonu atlatmayı kolaylaştırabilirsiniz. suçluluk duygusu sizin için günlük rutinlerinizi yerine getiremeyecek kadar yoğunsa bu durumda biraz destek almanız gerekebilir.

Travma Üzüntü ve Depresyon

Yaşanılan kötü olaylar, karşılaşılan zor durumlar, finansal olarak girdiğimiz sıkıntılar gibi problemler travmalara, bu travmalar ise depresyone sebeb olabilir. bu nedenle depresyonun büyük sebebide travmalardır.
hayatın kötü süprizlerine karşı girilen travmalarda sorun erken vadede çözülmediği taktirde bilinçaltı tarafından ruhsal olarak depresyona yönlendirilmeye başlanır. Peki bu travmaları erken farketmek için neler yapmalıyız? Travma ile üzüntü durumunu nasıl birbirinden ayırabiliriz?

Eğer hissettiğimiz ruh rali sadece üzüntü ise, kısa süreli ve geçici olması beklenir. Alıman bir habere sevinme ya da sevilen bir hobiyle uğraşılırken ruh hali negatiftem pozitife dönebiliyorsa bir travma söz konusu değildir. Yaşanılan ruh hali sadece üzüntüdür.

Normalde yapmaktan hoşlandığınız aktiviteler sırasında bir umursamazlık, günlük hayatta kuvvetli ruhsal değişiklikler, sık sık ağlama krizleri yaşıyorsanız, ne yazıkki bir travma geçiriyorsunuz demektir. Ancak bunun teşhisini erken koymanız ve psikolojik bir tedavi almanız, depresyona girmenizi büyük bir derecede önleyecektir.

Depresyonda paylaşım oldukça önemlidir. bu yüzden kendinizde farklı davranışlar, değişik ruh halleri hissettiğinizde ailenizden ya da yakınlarınızdan biriyle paylaşmanızı öneririm.

Uzun Süreli İlişkide Nelere Dikkat Etmeliyim

Uzun süreli ilişkide dikkat edilmesi gereken konulara önvüceki yazımızda değinmiştik. Bu yazımda  bahsetmek istediğim ekstra konular var.

   Uzun süreli ilişkilerde kişilerin birbirlerine karşı saygılı olmasının önemini tekrar hatır katmadan geçemeyeceğim. Saygı konusunda dengeyi sağlamak ise tamamen sizinle alakalı. Şöyle ki; karşınızdaki insanın size ne kadar saygı duyacağını siz tavırlarınızla belirlersiniz. Aradaki mesafeyi ayarlayarak, şakalasmanın vb.. davranışlarınızın dozu kişinin size karşı saygı boyutunu ölçeklemektedir.

İlişkinizde karşınızdaki kişiden ufak ya da büyük konuları saklamamanız, hayatı birlikte yaşıcağınızı unutmamanız, hayatıda paylaşacağınızı düşünmeniz önemlidir. Biliyorsunuz ki yalancının mumu yatsıya kadar yanar.
 
    Bu sebeple uzun süreli ilişkilerde şeffaflık yani dürüstlük fazlaca önemli bir konudur. Bu gün ufak bir şey diyerek sakladığınız konu, ileride ayrılık sebebininz olabilir.

    Uzun süreli ilişkilerde, sevdiğiniz insana verdiğiniz değer de oldukca mühimdir. Sevdiğiniz kadına veya adama, sanki dünyadaki tek kadın veya erkek oymuş gibi hissettirdiğiniz durumda göreceksiniz ki karşınızdaki insan sizi kalbinin en derin yerine koyacaktır.

        Sevgi ve sağlıcakla kalınız..

26 Şubat 2015 Perşembe

Ayrılık Sonrası Depresyon

Sevgiliden ayrıldıktan sonra girilen depresyon herkesin dert yandığı bir problemdir. Oysaki ayrılık ne dünyanın sonu, ne de büyük bir derttir. Belkide hayatın sizin için hazırladığı suprizler vardır kim bilebilir?
      Ayrılıktan sonra bırakın depresyonu, ayrılığın bilmem kaç evresi diye yazılar yazılıyor. Tabiiki de normal bir insanın ayrılıktan sonra sevinmesi tuhaf olurdu, ancak bu şekilde ki yazılar insanları daha kötü ruh hallerine sokmakta ve depresyon olasılığını daha çok yükseltmektedir.
     Öyleyse bu tarz yazılar yerine daha eğlenceli aktivitelerle ya da daha olumlu yazılarla bu dönemi hafifletmeyi düşünebilirsiniz.
      Ayrılık sonrası eski sevgilinizi sosyal medyadan ya da gerçek hayatta takip altına almanız psikolojinizi olumsuz yönde etkileyecektir. Bırakın herşey olması gerektiği gibi olsun. Siz onu takip edip peşinde koştukça değişen hiçbirşey olmayacaktır.
      Bazen özliceksiniz hatta çok özliceksiniz.. önceki yazımda dediğim gibi 'ayrılıkta sevdaya dahildir.' kaderinizde o insan varsa zaten bir yerde yine karşınıza çıkacaktır.
       Şayet ilişkiniz sizin bir hatanız ile bitmişse, söylicek pek birşey yok aslında. bir adım atmadan önce on adım ötesini düşünmek gerekir.
       Sizin sebebinizle ya da karşınızdaki insanın hatasıyla da bitmiş olsa, yapılacak en doğru şey ayrılığın sebebinin boyutunun iyi düşünülmesidir.
       Peki ayrılık sonrası bunalma süresini nasıl kısaltabiliriz? tabii ki de sevdiklerimixle vakit geçirerek. Ama ilk önce kendimizle yalnız kalıp içimizde bu duruma çözüm getirmek istediğimizi düşünmemiz gerekir. Yalnız kalabilmek kendimizi tedavi etmenin en güzel yöntemidir. çünkü konuşurken kimse duymaz sadece kendinizle istediğinizi konuşursunuz dilerseniz ağlarsınız.
    daha sonrası da gülümseyerek arkadaşlarınızla zaman geçirerek kendi tedavinizi tamamlamış olursunuz. Eğer ki dayanamayacak kadar kötü durumdaysanız bir uzmandan tedavi almanız gerekebilir.

25 Şubat 2015 Çarşamba

Uzun Süreli İlişkinin Sırları

       Kim istemez ki hayatını tek bir kişiyle geçirmeyi, yani uzun süreli ilişkiyi. Tabii ki bu biraz da şans meselesi, karşınıza çıkan insanın karakteriyle, tutumuyla da alakalı. onu anlamak size kalmış ancak genel olarak uzun süreli ilişkide karşılıklı olması gereken davranışlar vardır.
      Saygı bunların ilk başında geliyor. Kişilerin birbirlerine karşı saygısı azalmadığı sürece tartışmaların ya da ayrılıkların olması söz konusu değildir. Karşılıklı tahammül de saygı kadar önemli bir olgudur. Yapılan her hata da rest çekmek ilişkiye huzursuzluktan başka bir şey getirmez ve zamanla kişilerin birbirlerine karşı saygının azalmasına da sebeb olur. Unutmamak gerekir ki geçirilecek olan koca bir ömürdür, bir iki ay değil. Karşınıza çıkan her insana şans vermek yerine, size karakteri en yakın geleni seçmeniz ileride mutluluğunuz için önemlidir.
      İlişki sırasında inatlaşmak karşılaşılan en büyük sorunlardan birisidir. Halbuki inatlaşmakla sorunlar çözülmez, hatta daha da büyür. Duruma göre alttan almayı da inadı biraz olsun kırmayı da bilmek lazım.
      Erkeklerin büyük bir çoğunluğu gereksiz konuşmayan kadınları tercih eder. Bu demek değildir ki haklı olunduğunda ya da kızılması gereken bir durumda kadınların susması gerekir. Tabii ki de hayır. Demek istenilen mantıklı konuşmak, kelimelerin içini doldurarak karşı tarafın anlayabileceği şekilde söylemek. Erkekler çok ince göndermeleri anlamaları zor olabilir, daha doğrusu anlamazdan gelebilirler. Bu sebeble istenilen konuyu daha net biçimde söylemekle problemi çözmek daha kolay olabilir.
      Kadınlar ise uzun süreli birliktelik yaşamak için güvenebilcekleri erkekleri tercih ederler. İyi bir eş olabilecek, gözleri kapalı güvenebilecekleri erkekleri isterler. Güvenlerini kıracak bir durumda karşılaştıklarında ise, karşılarındaki kişiden vazgeçerler. bu yüzden karşılıklı güven ilişkinin en temelini oluşturur. Güvensizlik üzerine kurulan ilişki sağlam olmayacağı gibi, bu ilişkiye dair hayaller kurmakta mantık dışıdır.
        Yapılan hatalardan biri de tartışmaktır. Tartışmak aşkın tuzu biberi derler, lakin fazlası hatta azı bile ilişkiyi fazlaca yıpratır. Tartışmayı engellemek aslında çok kolaydır. 'Konuşmak'. Tartışmak yerine konuşmayı tercih edin, sorunun büyümeden çözüldüğünü göreceksiniz.




         

Diyette Psikolojinin Önemi

Depresyonun en büyük sebeblerinden biridir kilo problemi. Özellikle günümüzde bu sorunun daha da büyüdüğünü görüyoruz. Kilosu çok olan veya psikolojik olarak bu şekilde düşünen kişilerde insanlardan kaçma, toplumdan kendini soyutlama, arkadaş çevresinden uzaklaşma ve maalesef kendine güvensizlik sorunları gözlemlenmektedir.
      Bir çok kişi değişik heveslerle diyet programlarına başlıyor ve çoğunlukla hayal kırıklığı yaşıyorlar. Burada kilit kelime 'heves'. bir anlık hevesle başlanan, beyinde kendini ikna etmeyen denen diyet programlarının sonuç vermemesine şaşırmamak gerek.
       Önemli olan kişinin diyete değil, sağlıklı besinler tüketmeye yani sağlıklı bir hayat için kendini tamamen ikna etmesi gerekiyor. Kararlılıkla başlanan diyetlerin, hedeflenen sonuçlarına ulaştığına çevrenizde de şahit olmuşsunuzdur. 
      Diğer bir sorun ise, diyet sırasında yapılan hatalarda hemen pes etmek ve ders çıkartmamak. Şöyle ki; diyette olmayan bir besinden tüketildiğinde diyet bozuldu diyerek bırakmak yani pes etmek.
Doğru olan ise hata olduğunu kabul ederek diyete kaldığı yerden devam edilmesidir.
     Diyet sırasında yakın çevrenizdeki insanların size psikolojik yönden destek olması bir diğer önemli konudur. Diyet sırasında arkadaşlarınızdan ve ailenizden size destek olmalarını rica ediniz.
       Diyet yaparken sağlığınıza zarar verecek diyet programlarından uzak durmalısınız.

Nasıl Popüler Olabilirim ?

Silik karakterler vardır hayatta, varlığı yokluğu fark edilmeyen. renkli giyinse dahi, siyah beyaz görünen.. aramızda da böyle insanlar var.. bu şekilde olmak yani silik olmak bir seçim midir, yoksa insanların bir tepkisi midir? 
seçimde olsa, tepkide olsa aslında bu davranışım temelinde kendine güvensizlik yatar. Bu güvensizlik fiziksel olabileceği gibi kültürelde olabilir. Unutmayın ki, herkesin bilgisi birbirinden farklıdır. Sizde eksik olan bir kültürel bilgiyi, insanlarla konuşmak, paylaşımlar yaparak edinebilirsiniz. Fakat onlardan kaçarak sadece kendinizi köreltirsiniz.
fiziki güvensizlik durumu ise, göreceli bir konu olmakla birlikte insanın kendisiyle başık olmasını gerektirir. Gülümsemekle işe başlamaya ne dersiniz . Gülümsemenin yakışmadığı kimse olamaz, gerisi zaten kendiliğinden gelecektir.

Aşkı Bulmak ( Umutsuzca )

Aşk ve ayrılık aslında anlamları birbirinden farklı kavramlar olsada, bir okadarda iç içedirler. çoğu insan ilişkisine son verdiğinde aşkının bittiğini söyler, öyleki aslında biten aşk değil saygıdır..
bir şiir de geçtiği gibi; 'ayrılıkta sevdaya dahil'. zamanında güçlü duygularla bağlanılan birinden, aşk bitti diyerek vazgeçilmez. Ya karşı taraf saygıyı yitirecek bir hata yapmıştır ya da kişi saygısını kaybettirmiştir.
bu bahsedilenler gerçek aşk yaşayan insanlar için geçerli aslında.. Öyleki son zamanlarda bazı insanların bu niteliklerin hiç birine önem vermez olduğunu görüyoruz. Hatta ne yazıktır ki özellikle aşk kavramı gün geçtikçe değerini kaybediyor..
eğer hayatınızda sizin için önemli, değerli, saygılı bir insan varsa onu kaybetmeyin. Yoksa yerine gelen kişi bakımından okadar şanslı olmayabilirsiniz.
Hayatınızdaki insan size karşı saygısız ve tutumsuzsa, kendinizi bunun için üzmeye değmez.. daha önceki yazımızda dediğim gibi siz özelsiniz, yanınızdaki insanda bunun farkında olmalı..
aşkı bulmanız ve kıymetini bilmeniz dileğiyle...

Kendine güvenin Sırları ve Sınırları

Öyle sırlar saklarsın ki içinde; ne kendine söylemeye gücün yeter, ne de başkasına söylemeye. Bu sırlar zamanla okadar büyür ki, taşınamayacak hale gelir, uykuları böler..
Peki hayat kendine bunları yaşatmaya değecek kadar uzun mu? insanın kendinde ettiğini kimse etmezmiş ona.. hayat hiç birşeye can sıkmaya değmeyecek kadar kısayken, bu kötülüğü kendimize nasıl yapabiliyoruz? insanların ya da olayların bizi bu kadar etkilemesine izin vermemekle başlasak işe.. 
Ama en başında insanın kendi değerini bilmesi, en çokta bunu anlaması gerekli. bunu başarınca kimsenin sizi incitemediğini fark edeceksiniz, unutmayınki tek önemli kişi sizsiniz.. kendinizi sevmeyi başarmanız dileğiyle..


Depresyona karşı güçlü ruhlar

Tepkisini dışa vuramayanlar olarak depresyona girmeye yakın olsakta, aslında arkasına saklanılacak bir olgudur depresyon. Çoğumuz karşımıza çıkan olaylarla savaşmak yerine bu perdenin arkasına saklanmayı tercih ediyoruz. (çok büyük vakalar dışında.) 
günümüzde insanlar en ufak olayda pes edip sendroma hatta depresyona giriyor. Peki bizim yaşadığımız olaylar karşısında güçlü durma, kendi kendimize moral verebilme yeteneğimiz yok mu ? tabii ki de var. kişi kendisinin piskologudur..
sizi kendinizden başka kimse ne ikna etme yeteneğine sahiptir, ne de tedavi edebilme yeteneğine sahiptir. Eğer illaki tedavi görmem gerekiyor diyorsanız, buna sizi inandıran yine kendinizsinizdir ve tedaviye ihtiyacınız olduğunu söyleyen insanlara inanmak yine sizin tercihinizdir.
Karşınıza çıkan olumsuz durumlarda, sakin davranarak ve çözüm arayarak depresyonu atlatmayı kolaylaştırabilirsiniz. Aklınıza gelen olumsuz tezlere, kendi pozitif antitezlerinizi üreterek kendinizi sakinleştirme ve ikna etme yeteneğine sahipsiniz. Depresyon sizi yenecek kadar güçlü bir olgu değildir, yeterki gücü kendinizde bulun.