13 Ekim 2010 Çarşamba

sınavlar ve derslerin öğrenciler üzerine etkisi öss ve lys gibi sınavların yarattığı sorunlar

Öğrenciliğin aslında en zor iş olduğunu söylemek ile başlamak istiyorum yazıma. Öğrencilik zor zanaat, peki neden; bu nedenlerin başında sorumluluk duygusu geliyor. Önce öğrenci aileye karşı, kendine karşı ve çevreye karşı sorumlu olduğunu hisseder ve bu duygu bir süre sonra kaldırılayamacak psikolojik, depresyona hatta başarısızlık durumunda intihara sürükleyen durumlara itebilir. Bunu önlemenin ilk yolu öncelikle ailenin desteğidir, ancak bu desteğin doğru ayarlanması gerekir ki bir süre sonra baskı boyutlarına varmasın. Bunun için ailenin öncelikle çocuğunu anlamaya çalışması bir dönem aynı durumlardan kendinin de geçtiğini düşünmesi gerekir. Aksi takdirde en ufak bir hata ileride çözümü zor olacak yada ömür boyu baş gösterecek psikolojik sorunlara yok açabilir. Gençlerin uğraşması gereken okul, dershane, öss, lys, kpss, vb sınavlar hayatlarında kendilerine zaman ayırmalarını neredeyse imkansız kılmakla beraber oluşturduğu baskı ile verimli uyku uyuyamama, uyku apnesi sorunu, dikkat ve kişilik bozuklukları, fiziksel olarak anatomide yani kaburga ve omurlarda eğrilik, göz sorunları gibi sorunlarla çok erken yaşta karşı karşıya getirmektedir. Çözüm; aslında şuanki eğitim sisteminde çözüm yok yani öğrenciler daha uzun yıllar bu sorunlar ile karşılaşacak ve hayatlarında belki büyük yaralar alacak yapılabilecek tek şey her başarısız olunan sınav sonrası bunun sadece bir sınav olduğu ve önümüzdeki sınavlarda başarıyı yakalayabileceğimmizin unutulmamasıdır.

5 Ekim 2010 Salı

öss lys ek tercih klavuzu tarihi

Beklenen öss lys ek yerleştirme klavuzu 4 ekim tarihi ile yayınlandı. ek tercih klavuzuna ösym nin resmi sitesinden ulaşabilisiniz. Ek yerleştirmenin 6 ekim - 11 ekim tarihleri arasında yapılacağı ve başvurular bittikten sonra 5 gün içerisinde açıklanacağı bekleniyor. Ek tercihlerde bir yükseköğretim okuluna başvuracaklar için dikkatli davranmalarını ve gerçekten istemedikleri hiçbir bölümü yazmamalarını öneriyoruz. Sonuçta bu bir sınavdı ve yazıp okuyamıyacağınız yada mezun olduğunda çalışacağınız iş kolu size uygun değil ise hayatınızı bir tercihle mutsuzluğa sürüklemeyin bu sınav hiçbirşeyin sonu değil önünüzde büyük bir hayat var. Unutmayın bir sınav yüzünden ömür boyu mutsuzluğa ve depresyona girebilirsiniz.

29 Eylül 2010 Çarşamba

Uzun bir aradan sonra geri döndük...

Evet bu ara çok uzun oldu ve artık yeni yayınlar ile siz izleyicilerimizle beraberiz. Bu site sizin ruhsal soru ve sorunlarınıza elimizden geldiğince cevap verebilmek için kuruldu ve bu amaç doğrultusunda devam edecek.Yeni yayınlarımızda ilk olarak eğitim sistemi ve sınavların gençler üzerindeki etkilerini inceleyeceğiz ayrıca bu etkileri nasıl daha aza indirebiliceğimiz üzerinde konuşucağız. Ayrıca ikincil olarak intihar vakkalarının arttığı bu dönemde intihara neden olan etkenleri ve başa çıkma yollarını konuşucaz. Bu konular hakkındaki yazılara yakında sitemizden ulaşabilisiniz. Depresyon insanlığın temeline işlemiş olsada depresyonu bastırabiliriz, depresif hareketleri önleyebiliriz tek ihtiyacımız insanın en büyük özelliği olan irade ve biraz sevgi.

Hayat uzun ve zorlu bir yol olsada bu yolda kullanacağımız bütün ekipman içimizde herkeze iyi geceler, unutmadan iyi bir uyku depresyonu azaltır bir bardak süt yada seviyorsanız bir bardak bitki çayı bile ruhsal sorunlarınızı azaltmaya yardımcı olur.

8 Ekim 2008 Çarşamba

PSİKOLOG MU? PSİKİYATR MI ?


Son dönemlerde televizyonlarda sıkça görmeye başladığımız bir konu. Psikolog ve psikiyatrist tartışması görev ve yetkileri. Bu konuda maalesef psikologların da psikiyatrist arkadaşlarımızın da yeterli bilgiye sahip olmadıklarını görüyoruz. Tartışılan soru şudur; Hastayı psikolog mu görmeli, psikiyastrist mi ? Öncelikle şunu belirtmekte yarar var. TC yasalarına göre hastayı doktor görür, tedaviyi de ancak doktor yapar.
Psikolog bir arkadaşın hasta tedavi etme yetkisi yoktur. Psikolog arkadaşlar tıbbi bir uygulama olan tedavinin psikiyatr arkadaşlarla birlikte ancak bir parçası olabilirler. (eğer insanı hasta diye tanımlıyorsak) Bunu tartışmanın hiçbir manası yok. (tabii burada pdr ve shu uzmanlarını saymıyorum bile)
Ancak şunu da belirtmekte fayda var psikiyatristlerin psikoloji eğitimi yoktur. İnsan psikolojisini çözümlemenin olmazsa olmazı olan Felsefe, sosyoloji, psikolojiye giriş, kişilik kuramları, antropoloji, toplumsal cinsiyet gibi eğitim konularından hiç birinden haberdar değillerdir (eğer özel bir merakları yoksa). Bu böyle olunca insanı tüm yönleri ile bütüncül perspektifte anlamak ve tanımak yerine DSM IV tanı kriterlerinden birine denk gelen hastalığa- bozukluğa oturtmak ve ona uygun tıbbi bir müdahale olan tedaviyi- ilacı başlamak şeklinde bir yaklaşımı benimserler. (bir kısım psikologları da buna dahil edebiliriz)
Ancak bizlerin olaya yaklaşımı hasta ve tedavi şeklinde değildir. Bize başvuran ofisimize gelen arkadaşlar hasta değildirler. Dolayısı ile bizim yaptığımız şeyde tedavi değildir. Bizim yaptığımız şey kişiye duygusal, ruhsal, psikolojik bir eğitim vermek suretiyle ileride sayacağımız sorunlara çözüm bulmalarına yardımcı olmaktır.
Çağımız dünyasındaki insanın kaybolmuşluğuna, boşluk ve anlamsızlık duygusuna, kim olduğunu, ne olduğunu tanımlayamayışına ve kalabalıkların içindeki yalnızlığına bizler hastalık demeyiz. Çünkü eğer bu hastalıksa BİZLER dahil hepimiz hastayız. Ve işin esas komik tarafı bu hastalığında bir ilacı ve tedavisi yok. Bu sorunların çözümü ise
sadece ve sadece kişinin ruh dünyasına misafir olabilmek ve onu duygusal,
ruhsal, psikolojik bir eğitimden geçirmek sureti ile mümkün oluyor.

Bu, kişiye derin duygusal ilişkiler kurabilecek beceriyi kazandırır. Sorunlar karşısında analitik düşünebilme ve çözümleyebilme becerisi gelişir. Duygularını yaşam içerisinde olumlu bir şekilde dışarı verebilmesini sağlar. Kendisini, çevresini analiz edebilmesini ve kendi yaşamının anlamını, yine kendisinin bulmasını sağlar. Buda bizlerin işidir. Çünkü aldığımız eğitim bize insanın hastalıkta öte bir varlık olduğunu öğretti.
Sağlık sevgi ve güvenle kalın..

5 Ekim 2008 Pazar

karışık duygular hissetme

Karışık Duygulanım

En az bir hafta süre ile hemen hemen her gün hem mani hem de depresyon tanıları konulabilecek düzeyde yakınmaların yaşandığı bir durumdur. İki uçlu duygu-durum bozukluğu hastalarının yaklaşık 1/3 ünde bu teşhisin söz konusu olduğu düşünülmektedir.

Karışık (karma) duygu-durum epizodu ölçütleri:

1- Hem mani atağı hem de major depresyon atağı ölçütleri bunların süre ölçütleri dışında , en az bir hafta boyunca, neredeyse her gün yaşanmalıdır.

2- Bu duygu-durum bozukluğunun yakınmaları kişide mesleki ya da toplumsal işlevsellikte belirgin bozukluğa yol açabilecek, kişilerle ilişkilerde sorunlara neden olabilecek, kendine veya çevresindekilere zarar verecek davranışları önlemek amacıyla hastaneye yatırma gereksinimi hissedilebilecek ya da olası psikotik belirtilere yol açabilecek düzeyde olmalıdır.

3- Belirtiler bir madde, ilaç, tedavi ya da başka bir vücutsal hastalığa bağlı olmamalıdır.

Görünüm şekli:

Bu kişilerde kısa süreli gelip geçici ağlama hali,çökkün bir duygu-durum,hatta öz kıyım düşünceleri mani atağı belirtilerinin en yüksek olduğu dönemde ya da maniden depresyona geçiş evresinde görülebilir. Ayrıca depresyon esnasında kişide düşünce akışında aşırı hızlanmanın olması da diğer bir görünüm şeklidir. Bu kişilerde sinirlilik, panik atakları, yüksek sesle ve araya girilemeyen,durdurulamayan konuşma , saldırganlık hali, öz kıyım düşünceleri, uykusuzluk, büyüklük düşünceleri ve aşırı cinsel eylem ve düşünceler yanında kötülük görme sanrıları, davranışlarının farkında olmadığı bulanık bir bilinç yapısı görülebilmektedir.

Daha çok gençlerde ve 60 yaş üzeri kişilerde görülmektedir. Sıkıntı düzeyleri daha çok olduğundan dolayı tedavi için daha çok başvurmaktadırlar.

Karma duygu-durum bozukluğunun önemi:

Bu durumun manik özellikleri şiddetli belirtilerle ( duygu-durumda dalgalanmalar, yoğun kaygı, suçluluk düşünceleri, psikotik belirtiler ) seyretmektedir. Bu tip duygu-durum bozukluğunda manik belirtiler de bilinen maniye göre daha uzun sürmektedir. Bu hastalarda intihara da daha yüksek oranda rastlanmaktadır.

Birlikte bulunabilen psikiyatrik rahatsızlıklar:


-Alkol-madde kötüye kullanımı

-Obsesif-kompulsif bozukluk

-Migren, konvulsiyonla seyreden bazı hastalıklar.

Tedavi:

Rahatsızlığın tedavisinde ilaç tedavisi ve psikoterapi kullanılmaktadır. Tedavi ilkeleri depresif bozukluklardaki gibidir.

Karışık Kaygılanım

Bu bozukluk aşağıdaki maddelerin varlığı halinde teşhis edilebilir.

A-En az bir ay süresince devamlı olarak ya da tekrarlayarak varlığını sürdüren keyifsizlik, mutsuzluk,huzursuzluk gösteren bir duygu-durum hali.

B- Bu mutsuzluk-huzursuzluk içeren duygu-durumun, en az bir aydır varolan aşağıdaki belirtilerden en az dördüne eşlik etmesi gerekmektedir.

1-Bir konu ya da aktiviteye konsantre olmada (yoğunlaşmada) güçlük çekme ya da zihnin boşluğa girmesi, şaşkınlık durumu.

2- Uykuya dalma güçlüğü ya da sabah kalkılınca yorgun kalkma,dinlendirici olmayan bir uyku.

3-Bitkinlik ve enerji düzeyinde azalma hissi.

4- Sinirlilik, huzursuzluk, en ufak şeyden gerilim hissetme, aşırı tepkisellik hali (irritabilite).

5-Üzüntü ve kederlilik hali.

6-Gözyaşının hemen akmaya hazır olması, kolayca ağlama.

7-Yerinde duramama, sıkıntı ile bir oraya, bir buraya gezinme hali.

8-Daima olabilecek olayların en kötüsünü beklemek, en olumsuzu ile karşılaşabileceğini hissetmek.

9-Ümitsizlik, geleceğe yönelik genel bir kötümserlik, umutsuzluk hissi.

10-Özgüvende düşüklük, kendini değersiz hissetme hali.

C- Bu yakınmalar kişide belirgin bir sıkıntı ve gerilime yol açmalı ya da kişinin mesleki , toplumsal ya da diğer işlevsellik alanlarında bozulmalara yol açmalıdır.

D- Yakınmalar başka bir madde ya da genel vücutsal bir hastalığın etkisi nedeniyle oluşmamalıdır.

E- Bu ölçütler herhangi bir depresif bozukluğu, kaygı bozukluğunu ya da başka bir psikiyatrik bozukluğu karşılamamalıdır.

Depresyon ya da kaygı bozukluklarına göre daha uzun sürme eğiliminde olup, kişilerin işlevsellikleri de bunlara göre daha olumsuz yönde etkilenmiştir. Bu bireylerde gene diğer iki bozukluğa göre daha ileri düzeyde kişilik bozukluklarına rastlanabilmektedir.Gerilimin arttığı dönemlerde bu kişilerde rahatsızlık, yerini depresyon ya da panik bozukluk gibi bir kaygı bozukluğuna bırakabilir.

Yurtdışında yapılan çalışmalara göre toplumdaki yaygınlığı % 1 olarak bulunmuştur. Kadınlarda erkeklere oranla dört kat daha fazla görülmektedir.

Oluş sebepleri:

Bu kişilerde noradrenerjik sistem etkinliğinde artış, GABA ve serotonin ile ilgili anormallikler söz konusudur.Otonom sinir sistemi dediğimiz istemsiz olarak çalışan iç organlarımızı idare eden sistemin aktivitesinde artış sonucu sindirim ile ilgili yakınmalar gözlenebilir. Bu bireylerde birbiriyle ilişkili olan hipotalamus, hipofiz ve böbreküstü bezlerinde aktivitede artış gözlenmiştir.

Etkilenen kişilerde , rahatsızlığın başlangıcı öncesinde kendileri ya da yakın çevreleri ile ilgili kayıp yaşantıları, korku, gerilim, fiziksel ya da duygusal tehdit yaşantıları içinde oldukları gözlenmiştir.

Tedavi:


Rahatsızlığın tedavisinde ilaç tedavisi ve psikoterapi kullanılmaktadır. Tedavi ilkeleri kaygı bozuklukları ve depresif bozukluklardaki gibidir.

4 Ekim 2008 Cumartesi

Bipolar Nedir?

Bipolar bozukluk, bazen üzüntü ve durgunluk, yani depresyon; bazen de hem bedensel hem de zihinsel bakımdan aşırı uyarılmışlık hali, yani mani nöbetleri ile seyreden bir rahatsızlıktır. Günümüzde ilaçla kontrol altına alınabilmekte, hatta nöbetlerin ortaya çıkması önlenebilmektedir.
Manik depresif hastalık, oldukça ciddi bir ruhsal rahatsızlıktır. Dönem dönem ortaya çıkan depresyon, yani durgunluk, üzüntü ve karamsarlığın egemen olduğu (intihar arzusu da görülür) bir ruh hali ile mani, yani aşırı hareketlilik, coşku (aşırı neşe ya da sinirlilik biçiminde) nöbetleri ile seyreder.
Genellikle hem durgunluk hem de coşku uç noktalardadır ve uzun sürelidir. Bir başka deyişle ruhsal durumdaki olağan günlük değişikliklerden çok farklıdır ve hastane tedavisi gerektirir. Genellikle bahar aylarında ortaya çıkar. Hastalık aşağı yukarı her zaman mani ve depresyon dönemleriyle seyrederse de yalnızca mani ya da yalnızca depresyon olarak (ünipolar) görüldüğü de olabilir. Nöbetler arasında kişi bütünüyle normaldir.
Nedenleri
Bu rahatsızlık psikiyatride "afektif psikozlar" sınıfına girer. Bunun anlamı, hastalığın duygulanım ya da duyguların uç noktalara vardığı ruhsal değişikliklerden oluşmasıdır. Olası nedenlerden biri, duygulanımlarımızı denetleyen hormon mekanizmalarındaki bir bozukluktur. Beyinde ruh haliyle ilgili iki kimyasal madde vardır. Bunlardan biri serotonindir ve miktarın azalması ruh halinde kararsızlık ya da değişkenlik yaratır. Öteki kimyasal madde norepinefrindir ve duygulanımın türünü etkiler: Düşük düzeyi depresyonla, yüksek düzeyi ise mani ile ilgilidir.
Belirtiler
Hastalığın özelliği, belli aralıklarla (Bu sürelerde kişi bütünüyle normaldir) ortaya çıkan, birbirinin karşıtı özellikte mani ve depresyon nöbetleriyle seyretmesidir. Mani, kişinin hem fizik hem de ruhsal bakımdan aşırı hareketli ve uyarılmış bir halde bulunmasıdır. Mani nöbetindeki kişi aşırı heyecanlıdır, bütün bedensel süreçleri hızlanmış gibidir: Çok hareketlidir, çok konuşur ve eğer mani neşeli bir ruhsal zemine sahipse gülme, şarkı söyleme, abartılı boyutlarda neşe gösterileri görülür.
Hastaların bu dönemde kazançlarının üzerinde para harcadıkları, çevresindekilere armağanlar verdikleri görülür. Mani giyim kuşama da yansır. Rengarenk giysiler, abartılı makyaj göze çarpar. Düşünce akışındaki hızlanma çağrışımların artmasına neden olur. Hızlanan çağrışımlar sonucu hastanın konuşması, dinleyenlerin izlemede güçlük çekeceği ölçüde "daldan dala atlar" niteliktedir.
Ne var ki mani her zaman neşeli bir zeminde seyretmez. Öfke duygularının egemen olduğu mani nöbetleri de vardır. Bu durumda hasta saldırganlaşır, çevresindeki herkese kızgın olduğundan tehlikeli bir hale gelir. Mani nöbetlerine sabuklamalar da eşlik edebilir. Büyüklük sabuklaması, mistik sabuklamalar (kendini peygamber sanma), perseküsyon sabuklamaları (herkesin kendisine kötülük edeceğini düşünme, casusların peşinde olduğunu sanma) gibi. Öteki uç, maninin tam karşıtı olan depresyondur. Manideki her özelliğin tersi görülür: Durgunluk, karamsarlık, üzüntü ve intihar isteği. Durgunluk hem fiziksel hem de zihinsel durgunluk biçimindedir. Düşünce akışı yavaşlar, konuşma ağırlaşır, suskunlaşır. Hasta sürekli ağlar, karamsar düşünceler içindedir, iştahı kesilir. Bazı vakalarda hiç yemek yememe gibi yaşamsal tehlike de ortaya çıkar (intihar riski bir başka tehlikedir); uykusuzluk ve sıkıntı görülür. Yaşama ilişkin bütün ilgilerini yitiren hastalar derin bir umutsuzluk içine düşerler. Böylesine durgun bir biçimin yanı sıra "ajite depresyon" denilen bir tablo da görülebilir. Genellikle mani ve depresyon nöbetleri kendiliğinden ve daha çok bahar aylarında ortaya çıkar ve tedavi edilmezse haftalar, aylar boyunca sürer.
Tedavi
Gerek mani, gerekse depresyon tehlikeli olabilir. Depresyonda, özellikle de hasta iyileşmeye başladığında, intihar riski yükselir (hasta iyileştikçe intiharı gerçekleştirmek için gerekli gücü kazanır). Yeme ve içmeyi reddetme de, tedavisiz kaldığında ölümcül olabilir. Nöbetlerin iki türü de tedaviyle iyileştirilir. Manide yatıştırıcı ilaçlar, depresyonda antidepresanlar kullanılır. Çoğunlukla da hastanede tedavi gerekir.
Bu hastalığın tedavisinde, hem mani hem de depresyon nöbetini tedavi eden, daha da önemlisi önleyen bir ilaç bulunmuştur. Lityum karbonattan oluşan ilaç, yaygın bir biçiminde kullanılmaya başlanmıştır. Ancak ilacın doktor gözetiminde kullanılması ve tahlili yapılması gerekmektedir. Kan tahliliyle kandaki lityum düzeyi ölçülerek, toksik doza ulaşması önlenir.

Siklotimik Bozukluk

Hafif derecede mani ve orta derecede depresyon dönemlerinin bulunduğu hafif şiddette bipolar bozukluktur. Belirtiler en az 2 yıl boyunca olmalıdır. Kadın ve erkekte eşit sıklıktadır.
Depresif hastaların %15'inde intihar olur. Depresyon tedavi edilmezse 10 ay sürer. Manik atakların yaklaşık yarısı tekrarlar. Manik atak 3-6 ay sürer (tedavi edilmezse). Tedavide ilaç tedavisi, psikoterapi, şok tedavisi kullanılır.

Dip notlar:
Mani
Dengesiz ve kontrol edilemeyen davranışlar, aşırı para harcama, aşırı cinsel uğraşlar, hareketlilik,uykusuzluk, aşırı enerji ile belirli birhastalıktır.