Son dönemlerde televizyonlarda sıkça görmeye başladığımız bir konu. Psikolog ve psikiyatrist tartışması görev ve yetkileri. Bu konuda maalesef psikologların da psikiyatrist arkadaşlarımızın da yeterli bilgiye sahip olmadıklarını görüyoruz. Tartışılan soru şudur; Hastayı psikolog mu görmeli, psikiyastrist mi ? Öncelikle şunu belirtmekte yarar var. TC yasalarına göre hastayı doktor görür, tedaviyi de ancak doktor yapar.
Psikolog bir arkadaşın hasta tedavi etme yetkisi yoktur. Psikolog arkadaşlar tıbbi bir uygulama olan tedavinin psikiyatr arkadaşlarla birlikte ancak bir parçası olabilirler. (eğer insanı hasta diye tanımlıyorsak) Bunu tartışmanın hiçbir manası yok. (tabii burada pdr ve shu uzmanlarını saymıyorum bile)
Ancak şunu da belirtmekte fayda var psikiyatristlerin psikoloji eğitimi yoktur. İnsan psikolojisini çözümlemenin olmazsa olmazı olan Felsefe, sosyoloji, psikolojiye giriş, kişilik kuramları, antropoloji, toplumsal cinsiyet gibi eğitim konularından hiç birinden haberdar değillerdir (eğer özel bir merakları yoksa). Bu böyle olunca insanı tüm yönleri ile bütüncül perspektifte anlamak ve tanımak yerine DSM IV tanı kriterlerinden birine denk gelen hastalığa- bozukluğa oturtmak ve ona uygun tıbbi bir müdahale olan tedaviyi- ilacı başlamak şeklinde bir yaklaşımı benimserler. (bir kısım psikologları da buna dahil edebiliriz)
Ancak bizlerin olaya yaklaşımı hasta ve tedavi şeklinde değildir. Bize başvuran ofisimize gelen arkadaşlar hasta değildirler. Dolayısı ile bizim yaptığımız şeyde tedavi değildir. Bizim yaptığımız şey kişiye duygusal, ruhsal, psikolojik bir eğitim vermek suretiyle ileride sayacağımız sorunlara çözüm bulmalarına yardımcı olmaktır. Çağımız dünyasındaki insanın kaybolmuşluğuna, boşluk ve anlamsızlık duygusuna, kim olduğunu, ne olduğunu tanımlayamayışına ve kalabalıkların içindeki yalnızlığına bizler hastalık demeyiz. Çünkü eğer bu hastalıksa BİZLER dahil hepimiz hastayız. Ve işin esas komik tarafı bu hastalığında bir ilacı ve tedavisi yok. Bu sorunların çözümü ise
sadece ve sadece kişinin ruh dünyasına misafir olabilmek ve onu duygusal,
ruhsal, psikolojik bir eğitimden geçirmek sureti ile mümkün oluyor.
Bu, kişiye derin duygusal ilişkiler kurabilecek beceriyi kazandırır. Sorunlar karşısında analitik düşünebilme ve çözümleyebilme becerisi gelişir. Duygularını yaşam içerisinde olumlu bir şekilde dışarı verebilmesini sağlar. Kendisini, çevresini analiz edebilmesini ve kendi yaşamının anlamını, yine kendisinin bulmasını sağlar. Buda bizlerin işidir. Çünkü aldığımız eğitim bize insanın hastalıkta öte bir varlık olduğunu öğretti.
Sağlık sevgi ve güvenle kalın..