Kişinin maruz kaldığı cinsel uyarının kaynağı, uyarının şiddeti ya da uyarı süresi yetersizse bir cinsel işlev bozukluğu tanısı uygun değildir.
Bu teşhisi koymadan önce kişinin istek, hedefler ve davranım şekillerini yönlendirebilecek dinsel ve diğer sosyokültürel zeminler dikkate alınır ( Örneğin kişilerde cinsellik sadece çocuk sahibi olmak olarak gözlenebilir, sadece karşı tarafın rahatlamasına hizmet amacını güdüyor olabilir ya da belli bir yastan sonra kabul edilemez olarak düşünülebilir gibi düşünce tarzları) .
1-Cinsel Ağrı Bozukluğu
a-) Disparoni:
Kadın ya da erkekte cinsel ilişki esnasında devamlı ya da tekrarlayıcı bir şekilde cinsel organ bölgelerinde ağrının olması durumudur. Bu durum kişide önemli bir gerilime ve karşısındakilerle ilişkilerinde güçlüklere yol açar. Bu sorun başka bir psikiyatrik, vücutsal hastalık ya da maddenin etkilerine bağlı olarak gelişmemiş olmalıdır.
Bu sorun daha çok ilişki sırasında olsa da bazı kişilerde ilişki öncesi ya da sonrasında da görülebilmektedir. Ağrının derecesi ve niteliği kişiden kişiye değişebilmektedir. Bu durum nedeniyle kişiler cinsel ilişkilerini kısıtlayabilir, içe kapanabilir, evlilik yaşantılarında sorunlarla karşılaşabilirler.
Disparoniye yol açan psikolojik etkenler:
Cinsel tecavüz travması ya da çocukluk çağında cinsel tacizler yaşayanlarda devamlı suretle cinsel bölgede ağrı daha çok gözlenmiştir. Kişide cinsel ilişki ile ilgili gerilim ve endişe var ise bu da vajina kaslarında kasılmaya neden olarak ağrıya yol açmaktadır. Ağrı oluştuğunda esin cinsel aktiviteye ısrarla devam etmesi ya da esin cinsel ilişkiye hazır olmadığı durumlarda cinsel ilişki için ısrar durumlarında ağrı durumu artma göstermektedir.
Disparoniye yol açan vücutsal hastalıklar:
Kadınlarda cinsel bölge çevresine yönelik ameliyatlar sonrasında % 30 oranında ,geçici bir sure için bu sorunun oluşabildiği gözlenmiştir. İltihaplanmış ya da zarar görmüş kızlık zarı artıkları, doğum kesikleri izleri, cinsel bölgeye salgı yapan bezlerin hastalıkları, vajina ve civarı dokuların enfeksiyonları, endometriozis ve pelvis (alt karin bölgesi) bozuklukları sayılabilir. Ayrıca menapoz sonrasında da vajina yüzey dokusunun incelmesi ve ıslanmanın azalması nedeniyle disparoni oluşmaktadır. Erkeklerde ise daha nadir olup, prostat bezi iltihapları, peyroni hastalığı, gonore ya da herpes hastalıkları sonrasında oluşabilmektedir.
Vaginismus:
Vajinanın kas dokusunun 1/3 dış kısmına ait kas grubunun cinsel birleşmeyi önleyecek düzeyde devamlı olarak ya da belli aralıklarla tekrarlayarak , kişinin isteği dışında kasılması durumudur. Bu durum kişide önemli bir gerilime ya da karşısındakilerle ilişkilerinde güçlüklere yol açar. Bu durumun başka bir psikiyatrik ya da vücutsal hastalığa bağlı olmaması gerekmektedir.
Bazı kişilerde cinsel birleşme olmadan, cinsel aktivite olacağı düşüncesi bile bu durumu oluşturabilmektedir. Kişide cinsel birleşme olmadan cinsel istek ve orgazm yetileri normal durumda devam edebilir. Bu durumda bazı kişilerde cinsel ilişkiden kaçınma ve evlilik sorunları gözlenebilmektedir.
Kimlerde görülür?
Daha çok genç kadınlarda görülmektedir. Cinsel taciz yaşantısı olanlarda , cinsellik konusunun tabu olarak kabul edildiği ailelerden gelenlerde gözlenmektedir. Evlilik öncesi, ilk gece hakkında çevreden duyulan abartılı korkutucu sözlerin etkisi olduğu düşünülmektedir. Daha çok eğitimli ve sosyoekonomik düzeyi yüksek kişilerde görüldüğü yolunda yayınlar bulunmaktadır. Daha önce herhangi bir sebeple ameliyat edilenlerde ya da vücutsal travma geçirip, yaralananlarda daha sonraları cinsel ilişki ile bu durumun oluşabildiği gözlenmiştir. Ayrıca kişi duygusal olarak karşısındaki kişi tarafından baskılandığını, kötü davranıldığını düşünüyorsa bu da bir şekilde vücudun kendini savunması seklinde kendini gösterebilmektedir.
Tedavi:
Davranışçı tedavi ve psikoterapi ile rahatsızlık normale dönmektedir. Başlangıçta kişinin kendi başına yapacağı ev ödevleri , daha sonra eşi birlikteliğinde devam ederek, eşler arasında karşılıklı güven ortamının sağlanması ile düzelmektedir.
2-Azalmış Cinsel İşlev Bozukluğu
Bireyde devamlı olarak ya da ara ara tekrarlayan dönemler halinde cinsel fantezi kurmak ve cinsel eylemde bulunmak yolunda isteğin az ya da hiç olmaması halidir. Bu durum kişide önemli bir miktarda gerilim, sorun ya da kişiler arası ilişkilerde güçlüklere yol açar. Bu sorun başka bir psikiyatrik hastalığın etkisine bağlı olmayıp, asal olarak bir madde, ilaç ya da başka bir vücutsal hastalığın doğal etkilerine bağlı olmamalıdır.
Bu durumdan etkilenen kişiler genellikle cinsel aktiviteyi kendileri başlatmazlar, karşı tarafın başlatması halinde ise isteksizce eşlik edebilirler. Eşlerinin baskısı ile cinsel eylemin miktarını , başka nedenlerle ( eslerinin kendilerini terk etmemesi, hediyeler alınması, kendilerine değer verilmesi gibi amaçlarla) arttırabilirler. Bu kişilerin düzenli cinsel aktivitelere isteksizlikleri nedeniyle evlilik ya da arkadaşlıklarında bozulmalar, boşanmalar görülebilmektedir. Bu bireylerde eşini görünüm ve duygusal olarak itici olarak algılama da görülebilmektedir .
Cinsel istekteki azalma uyarılma ya da orgazm sorunları tarafından oluşturulmuş da olabilir. Bazı kişilerde istek aşamasında bozukluk varken, diğer aşamalar normal de olabilir.
Bu durumu olan erkeklerde bir araştırma sonucuna göre daha düşük testesteron düzeylerine rastlanmıştır. Araştırmalara göre beş kişiden birinde bu durum mevcut olup, kadınlarda daha çok rastlanmaktadır.
İstek azlığı kişinin cinsellik hakkındaki bilinç dışı korkularından kendini korumak üzere geliştirdiği bir savunma mekanizmasıdır. Bu durum uzun suren stres, kaygı ve depresyona başka vücutsal hastalıklara bağlı olarak ta gelişebilmektedir. Uzun sure cinsel aktivitenin olmaması da cinsel istek bozukluğuna yol açabilir. Ayrıca bozulan bir ilişkiye karşılık olarak ve bir öfke- düşmanlık ifadesi olarak ta karşılaşılabilir.
Cinsel istek azlığının gelişmesine yol açabilecek etkenler arasında biyolojik dürtünün olmaması, yeterli özgüvenin yokluğu, cinsel acıdan geçmişteki kötü deneyimler, tacizlerin varlığı,uygun bir esin olmaması, es ile cinsellik dişi alanlarda iyi bir iletişimin olmaması sayılabilir.
Rahatsızlık genellikle erişkinliğe geçiş döneminde başlar
Tedavide bilişsel, davranışçı tedavi ve aile terapisi kullanılır.
Cinsel Tiksinti Nedir?
Devamlı olarak veya tekrarlayıcı olarak cinsel birleşmeden çok fazla miktarda tiksinti duyarak, cinsel ilişkiden kaçınma halidir. Bu durum kişide yoğun bir gerilim ya da sosyal ilişkilerde güçlüklere yol açar. Bu teşhisin konması için bu durumun başka bir psikiyatrik bozuklukla net bir ilişkişinin olmaması gerekir.
Kişi cinsel ilişki söz konusu olduğunda kaygılanır, tiksinir ya da korku duyar. Bu iğrenme hali cinsel birleşmenin herhangi bir anına ilişkin olabilir. Bunlar sperma ( cinsel birleşme sırasında boşalan sıvı materyal ) ile ilgili ya da cinsel kasılmalar ve cinsel organların temas etmesi gibi farklı durumlara yönelik olabilir. Bazı vakalarda öpüşmek ve ten teması dahi bu durumu oluşturabilir.
Bu rahatsızlığı olan kişiler o anda bas dönmesi, mide bulantısı, sıcak basması, terleme, çarpıntı, nefes darlığı, baygınlık gibi yakınmalarla panik nöbetleri yaşayabilirler. Bu durumdaki kişiler durumdan kaçınmak için eslerinden çeşitli bahanelerle uzak durarak, erken yatabilir, aşırı bir çalışma temposu içine girebilir, evde kalma surelerini kısıtlayabilir ya da alkol-madde kullanımına başlayabilirler.
Tedavide başlangıçta imajinasyon yöntemleri ve bazen ilaç tedavileri ile kaygının azaltılması ile psikoterapi sürdürülür.
3-Cinsel Orgazm Bozukluğu
Cinsel uyarılma sonrası orgazmın devamlı bir şekilde ya        da tekrarlayıcı olarak çok geç olması veya hiç olmaması halidir. Her kadın        için cinsel uyaranın turu ve yoğunluğu farklıdır. Bunun için cinsel        uyarının iyi tetkik edilmesi gereklidir. Bu durum kişide belirgin bir        gerilime ve sosyal ilişkilerde güçlüklere yol açar. Bu sorun asal olarak        başka bir psikiyatrik bozukluk, ilaç,madde ya da başka bir hastalık        nedeniyle oluşmamalıdır.
   
     Hekimin kişide yas, cinsel deneyimlerin öyküsü ve gelen cinsel uyarının        yeterli düzeyde olup olmamasını değerlendirerek bu tanıyı koyması        gerekmektedir.
   
     Kadınlarda orgazma ulaşma durumu yasin ilerlemesi ile artmaktadır. Daha        çok genç yasta rastlanmaktadır. Eğer kişide bu durumun nasıl        yaşanabileceği öğrenilirse , cinsel travmatik yaşantılar, evlilik        sorunları, depresif durumlar ya da başka vücutsal hastalıklarla        karşılaşılmadığı surece bu halin uzun sureli olarak kaybolması nadirdir.        Beraberinde cinsel istek ve uyarılma bozukluğu da bulunabilir. Kadınlar        kendi bedenlerin, haz noktalarını ve özelliklerini daha iyi tanıyıp,        eslerine tanıttıkça bu durumu daha yoğun yaşayabilirler. Yurt dışında        yapılan bir çalışmaya göre (Kinsey) 35 yas üzerinde evli kadınlar arasında        hiç orgazm yaşamayanlar % 5 oranında bulunmuştur. Başka bir çalışmada ise        kadınların % 46 si orgazma ulaşmakta güçlük çekerken, % 15 oranında orgazm        olamamaya rastlanmıştır.
   
     Bu duruma yol açabilecek diğer faktörler arasında hamile kalma korkusu,        esi tarafından reddedilme korkuları, vaginaya zarar gelebileceği endişesi,        erkeklere karşı düşmanca tavırlar, cinsel dürtülere karşı kendini suçlu        hissetme sayılabilir. Bu durumdaki bazı kadınlarda karin alt bölgelerinde        ağrı, cinsel bölgelerde kaşınma ve akıntı, gerginlik, bitkinlik        yakınmaları bulunabilir.
   
     Orgazm bozukluğu (erkeklerde): 
     Orgazm bozukluğunun kadınlar için belirtilen şartlari erkekler için de        geçerlidir. Erkeklerde en yaygın olarak görülen şekli eşin el ya da oral        uyarısı ile cinsel boşalma sağlanabilmesine karşın , cinsel ilişki        sırasında orgazmın olmaması durumudur. Bazı durumlarda sadece mastürbasyon        ya da sadece cinsel düşlemler ile orgazma ulaşılabilmekte, ilişki        sırasında bu gerçekleşmeyebilmektedir. Orgazmın sağlanması için yeterli        düzeyde cinsel uyarının olması ve yaş artışı ile uyarı yoğunluğunun        artması gerekmektedir.
   
     Neden olabilecek vücutsal hastalıklar: 
   
     Prostat operasyonları sonrası, “Parkinson” hastalığı, omurilik kanalında        bozukluklara yol açan nörolojik hastalıklar, bazı tansiyon ilaçları, bazı        anti psikotik ilaçlar da bu durumu oluşturabilmektedir. Geçici olarak        yoğun alkol alimi , kandaki seker düzeyinin çok yükselmesi , bazı hipofiz        bezi tümörleri varlığında da görülebilmektedir.
   
     Psikiyatrik kökenli olan şekil kimlerde        görülmektedir: 
   
     Etkilenen kişilerin daha çok Bu rahatsızlığın “obsesif-kompulsif”        bozukluğu olanlarda daha çok görüldüğüne dair araştırmalar bulunmaktadır.        Baskı altında ve katı kuralların olduğu ailelerden gelen kişilerde ,        cinsel konuların tabu olduğu ailelerde bu duruma daha çok rastlanmaktadır.        Bazı kişilerde de kadınlara veya ilişki kurulan kişiye yönelik düşmanlık        hislerinin sonucu olarak ortaya çıkabilmektedir. Karşısın da kinin kendi        gözünde cinsel çekiciliğinin kalmaması durumunda böyle bir sonuç ile        karşılaşılabilmektedir
     
     Tedavi: 
   
     Eşle birlikte yapılan cinsel tedaviler başarılı sonuçlar vermektedir.
   
     Erkek cinsel organı sertleşme (ereksiyon )        bozukluğu: 
     Devamlı olarak ya da tekrarlayan bir şekilde , erkek cinsel organında        (penis) cinsel ilişki için gereken düzeyde sertleşmenin elde edilememesi        ya da cinsel ilişki sonuna dek bu düzeyin korunamaması durumudur. Bu durum        kişide önemli derecede gerilime ya da sosyal ilişkilerde güçlüklere yol        açar. Bu teşhisin konması için başka bir psikiyatrik hastalık, bir        ilaç,madde ya da bir vücutsal hastalığa bağlı olmaması gerekmektedir.
   
     Bazı durumlarda cinsel yaşantının hiç bir döneminde ereksiyon        sağlanamamışken, bazı kişilerde başlangıçta bu durum varken, cinsel        birleşme anında bu kaybolabilir. Bazen de sadece mastürbasyon esnasında ya        da uykudan uyanırken ereksiyon oluşur, cinsel birleşmelerde oluşmayabilir.     
   
     Bu durum kişide bir cinsel kaygı, gerekli performansı gösteremeyeceği        endişeleri ya da cinsel uyarıma ve zevk alma hislerinde azalma ile        ilişkilidir. Depresyon geçirmekte olan ya da madde kullanım bozukluğu        olanlarda bu soruna rastlanabilmektedir. Bu durum tedavi edilmezse ne        yazık ki evlilik sorunları, boşanmalara , alkol-madde kullanım        bozukluklarına, diğer esin evlilik dişi ilişkilerine yol açabilmekte, bu        nedenle intihar ya da cinayetlerle sonuçlanabilmektedir.
   
     Yasin ilerlemesiyle birlikte görülme oranı artmaktadır. Yurt dışında        yapılan çalışmalara göre ( Kinsey) rahatsızlığın 35 yas civarındakilerde %        2-4 oranında ;80 yas civarında ise % 77 oranında görüldüğü saptanmıştır.        Ancak eğer kişinin sağlık durumu yerinde ve uygun cinsel esi varsa ileri        yaslarda bu durum görülmeyebilir.
   
     Bu duruma yol açabilen vücutsal hastalıklar:        
Kabakulak ve fil hastalığı, kalp yetmezliği, damar        sertliği, aort anevrizmaları, böbrek yetmezliği, hidrosel ve varikosel        gibi ürolojik hastalıklar, siroz, solunum yetmezlikleri, penis damar ve        yapı bozuklukları, Klinefelter gibi genetik hastalıklar, vitamin        eksiklikleri, seker hastalığı, hipertiroidi, Addison hastalığı ve        böbreküstü bezi tümörleri gibi endokrin sistem hastalıkları, MS, Parkinson        , ALS, bazı sara hastalığı tipleri, sinir sistemini tutan tümörler,        omurilik kanalını etkileyen travmalar ya da burayı tutan tümörler,        alkol-madde bağımlılıkları, kursun ve bitki oldurucu ilaçlarla zehirlenme        durumları, bazı ilaçlar ( östrojen, bazı tansiyon ilaçları, bazı        antipsikotik ilaçlar) , isin tedavisi, pelvis kemiği kırıkları, ağır        düşkünlük hallerine yol açan hastalıklar ve o bölge veya o bölgeye yakın        sinir ve damarlarına yönelik ameliyatlar ( prostat , kalın bağırsak,        mesane , iliak damar operasyonları gibi) sayılabilir.
   
     Tedavi: 
   
     Esler birlikte tedaviye alınır. Bu tedavi için düzenli bir cinsel es        gereklidir. Cinsel tedavide eşlerde bu duruma yol açabilecek başka bir        vücutsal hastalık yoksa başarılı sonuçlar alınmaktadır
   
     Erken boşalma (Prematur ejekulasyon) :        
Devamlı olarak ya da ara ara tekrarlayan bir şekilde        boşalma için yetersiz bir cinsel uyarılma ile, kişinin isteği dışında ,        penisin vaginaya girişi öncesi ya da hemen sonrasında boşalmanın (ejekulasyon)        gerçekleşmesi durumudur. Bu durum kişide önemli derecede gerilime yol        açarak, karşısındakilerle ilişkilerinde güçlüklere yol açmaktadır. Bu        teşhisin konması için oluşan durumun başka bir maddenin etkilerine bağlı        olmaması gerekmektedir. Bu tanıyı koyarken kişinin yaşı, eşin ya da cinsel        aktivite durumu ve yerinin özellikleri, yakın zamandaki cinsel        girişimlerin miktarı gibi etkenler dikkate alınır.
   
     Kimlerde daha çok görülmektedir: 
   
     Genellikle genç yastakilerde ve cinsel ilişkilere yeni başlayanlarda        görülür. Bazı kişilerde de , devamlı alışılmış eşle değil de ek olarak        başka bir ilişkiye başlayınca oluşabilmektedir.
   
     Daha çok eğitim düzeyi yüksek kişilerde rastlanmaktadır. Erkeklerin % 30        unda olduğu düşünülmektedir. Daha önceki cinsel girişimleri hayat        kadınları ile alelacele bir şekilde olan kişilerde, fark edilmeleri        halinde rezaletler çıkacağı olası yerlerde bu girişimlerde bulunanlarda        çok kısa sürede orgazm sağlama alışkanlığı nedeniyle oluşmaktadır.
   
     Erken boşalma nedenleri :        
İlişkide bulunan kişi ile ilgili sorunlar, evlilik        sorunları bu duruma yol açabileceğinden, hem bozuk giden evlilikler bu        soruna yol açmakta, hem bu sorun evliliklerde zorluklara yol açmaktadır.     
   
     Başlangıçta olmayan, ancak devam eden ilişkilerde ortaya çıkan erken        boşalmaya cinsel ilişki yoğunluğunun azalması , sertleşme bozukluğu        olacağı endişesi sebep olabilmektedir.
   
     Bazı kişilerde bilinçaltında yatan cinsel ilişki ile ilgili düşünceler bu        duruma sebep olmaktadır. Sertleşme bozuklukları konusunda belirtilmiş olan        ailesel yapı ve bu durumun gelişmesindeki etkenler bu konuda da söz        konusudur.
   
     Tedavi:        
Eş birlikteliğinde ya da essiz olarak yapılan boşalma        suresini uzatıcı cinsel tedaviler başarılı olmaktadır.
4-Cinsel Uyarılma Bozukluğu
Devamlı olarak veya ara ara tekrarlayıcı olarak oluşan ve cinsel uyarılma sonucu olması gereken düzeyde bir ıslanma ve kabarma tepkisinin olmaması ya da bunun çok kısa sürüp, cinsel işlev bitene dek bu durumun korunamaması halidir. Bu durum belirgin bir gerilim ve kişiler arası ilişkilerde güçlüklere yol açar. Bu durumun oluşumuna başka bir psikiyatrik hastalık, ilaç, madde ya da vücutsal hastalık asal sebep teşkil etmemektedir.Kadınlarda cinsel uyarı ile o bölge damarlarında kanlanmada artış nedeniyle dolgunlaşma, vajinada ıslanma ve genişleme ile vücut dışındaki cinsiyet organlarında kabarma oluşmaktadır. Bunların oluşmadığı durumlarda cinsel ilişki ile ağrı ve bu nedenle cinsel ilişkiden kaçınma ve evlilik sorunları oluşabilmektedir. Bazı araştırmalara göre testesteron, ostrojen, prolaktin ve tiroid hormon düzeylerinde farklılıklar saptanmıştır. Menapoz sonrası ıslanma için daha uzun sureli uyarı gerekir. Islanmada azalma ayrıca seker hastalığı, o bölgeye yönelik isin tedavisi, atrofik vajinit, emzirme donemi sırasında da olabilmektedir. Bazı grip ve alerji ilaçları ve eski nesil anti depresif ilaçlarda benzer bir duruma yol açabilmektedir. Bu rahatsızlığa cinsel istek ve orgazm bozuklukları da eşlik edebilmektedir.
 
 
